Hangi projesi daha çılgın? O mu? Bu mu ?!

 28 Nisan 2011 

Öncelikle hemen belirtmeliyim, Sayın Kılıçdaroğlu’nun ‘a….’ diye başlayan hayli seviyeli (!) uslubundan hiç hoşlanmadım, anlamıyorum bu uslubun alıcısı, hedef kitlesi kim? Kime yapılıyor bu pazarlama? Şayet ‘ağır abi’ye karşın ‘yiğidin burada’ şapkasını giyerek, O’nun yüzer-gezer bir grup seçmen kitlesinden oy almak  istiyor ise bunun daha şık ve de daha edepli uslupla takdimi olamaz mı?! Bir sonraki aşamayı cidden merak etmeye başladım! Bu arada haklarını da yememek lazım, CHP’nin yeni dönem politikalara dair parti beyannamesini takdirle karşıladığımı söylemeliyim; yargı reformu ve de düşünce ve davranışlarda özgürlük başlıkları altında sıralananlar başta olmak üzere…     Ve gelelim günün anlam ve önemine!..

...

  Çıldırmış kanal projesi, pardon, çılgın kanal projesi! Çılgın kanal projesi, medyamızın her konuda otorite olan kimi kalemlerine göre, AKP’ye düşman olmayan kararsız seçmeni, “bunu yapar bunlar” deyip, iktidar partisine yöneltecekmiş…

Bırakın yüzde 20’lik kararsızı…

Barınma , güvenlik ve diğer temel ihtiyaçlarıyla başa çıkmak için boğuşan vatandaşın cazibe merkezini, beklentilerini tespit etmek için sosyolog olmaya gerek yok, istiridye kabuğundan çıkıp bakmak yeterli.

Vatandaş,  10 yıl sonrasının pembe rüyalarının içine girmekten (anti depresan yutmuşcasına) keyif alsa da yaşadığı sorunların aciliyeti, ekonomik baskılar, siyasi karmaşa, yoğun iç ve dış tehdit algılarının oluşturduğu  yıkıcı kaygılar nedeniyle sadece ‘hemen-şimdi-acil’ çözüm reçetesiyle ilgili , ‘vereceğim’ deme ‘şimdi ver, sabır firarda’ diyor .

Çılgın projenin Süveyş Kanalı ile karşılaştırması yapılıyor ama  ilgili haberlerin altına okurların yaptığı yorumlar dahi ‘uzak geleceklerin pembe vaatlerinden’  kimsenin etkilenmediğini gösteriyor.  

Mış, miş projeleriyle hayal gemisini kanalda yüzdürmek isteyenleri kendi düş alemlerinde bırakarak, ayaklarımız yerde, bugunden yakın geleceğin gerçeklerine bakalım; Haziran’da, AKP sandıktan iktidarını  devam ettirme yetkisini alırsa, (elbette halkın tercihine saygımız sonsuz…) hemen ardından Anayasa’nın ilk 3 maddesinin  değiştirilme çalışmaları,  fedaratif sisteme dönüşüm, başkanlık sistemine geçiş ve de benzeriii (mesala laik esasların esnetilmesi gibi ...) hazırlıklar da artık son şeklini alacağa benziyor (birilerinin diyaloglarındaki satır arası notlar bunu gösteriyor).

Bugün, hukuki hakkını kullanıp muhalif ses çıkaran, o günden sonra artık ses tellerini kendi istemiyle (!) aldırmak zorunluluğu hissedecek ya da belki de 5 duyunuzdan 4’üne veda etmek zorunda kalacaksınız ey izleyici okur, ileriiii demokrasi adına… Herhalde TOKİ de artık konut yapmaya ara verip, seri cezaevi yapımına başlar! İktidar partisi, kendisine oy vermeyen kitlenin bu endişlerini giderecek en ufak bir ‘adımı atmaya’ da hevesli gözükmüyorlar üstelik.

Bitmedi, kıyametin düğün gösteriminde seyirci olacağını zanneden yanılıyor;  Türkiye’nin güvenlik politikaları ve bu paralelde ekonomi ve de siyaset dünyasının akibeti adına acil başlıklı dosyanın üzerinde  ‘Suriye’ yazıyor. Arap dünyasındaki isyanlar  üzerinden yeni dünya düzenini oluşturma projesinin sahipleri en ufak detayı risk etmeden adeta müthiş bir mühendislik çalışmasıyla ilerliyorlar, şimdi tüm dikkatlerimiz Suriye’deki iç kargaşada olmak zorunda. Bu konuda yapılan şu tespit son derece isabetli; ‘Suriye ateşi mutlaka bizi de yakacak çünkü Suriye, şu ana kadar karışan ülkeler içinde Türkiye açısından da en önemlisi.’ Suriye'de bir iç savaş baş-la-dı.  Milli Güvenlik Kurulu’muz ‘Suriye’deki gelişmelerin Türkiye’ye olası etkileri’ başlığıyla toplandı. (1) 

CIA Başkanı Ankara’ya gelip, kritik temaslarda bulundu, bu arada Amerika’nın karar vericileri  ulusal güvenliğinin kalelerini teslim ettiği önemli konumlardaki isimlerde yaz ayı itibarıyla görev değişikliğine giderek belli ki yeni ciddi gelişmelere göre yeni konumlama yaptılar. Savunma Bakanı, CIA Başkanı, bölge yöneticileri yeniden belirlendi, şimdi dönüp içeriye bize bakın! Bu kritik hazırlıklar esnasında biz neleri tartışıyoruz?! .

Kaddafi ve Beşşir el Esad bir biçimde yakın gelecekte artık iktidarda olmayacak, olamayacaklar, (devler liginde bu konuda esasta anlaşılmış, usulu tartışıyorlar sadece) ancak bu diktatörlerin koltuklarını direnmeden teslim edecekleri düşünülebilir mi? Hayır.

Bu da kanlı iç savaşlar anlamına gelmektedir, ne yazık ki...

Özellikle Suriye'de yaşayan 1.5 milyon Kürt vatandaşın (ki insan hakları adına Suriye’de yapılanlar korkunçtur) böyle bir kargaşa durumunda alacakları pozisyonun,  olası yeni yönetimde alacakları görevin etkisi ilk adımda kimlere emsal teşkil edecektir ya da kimlerin politik hesaplarına, kaşımalarına malzeme yapılmaya kalkılacaktır? Cevabı hepimiz biliyoruz.

Evet, bir defa daha altını çizerek belirtelim, gelişmelerin tüm süreç ve sonuçları Türkiye'yi yakından ilgilendirmektedir.

Güvenlik politikaları dışında, ekonomi cephesinde yine çok az kişinin fark ettiği bir gerçek var, birkaç gün önce okuduğum bu önemli analizi dikkatinize sunuyorum, yazar diyor ki ; Suriye'nin rejim yolculuğu 10 yılda ekonomik atağa kalkan şehirlerimizi altüst edecek!.. Bu ülkenin kaderi, ihracatçının yıldız şehirleri Gaziantep, K. Maraş, Hatay ve Mersin'i hiç tartışmasız çok etkileyecek. Hatta Konya'yı savurup atacak.  Niye mi?

Bu illerimiz Ortadoğu'ya ihracatı Suriye üzerinden yapıyor. Daha doğrusu Suriye karayoluyla Irak, Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerine mal satıyor.

Gelinen noktada Suriye, bizim için hem önemli bir pazar hem de Ortadoğu'ya açılan en önemli ihracat kapısı... 10 yıl önce ihracatımız 150 milyon dolar bile değildi. Bugün iki ülke arasındaki dış ticaret hacmimiz 2 milyar doları geçti.’

Tartışmasız, Türkiye adına son derece hayati bir etki daha…

Peki, AKP’nin kontr politikası,  acil durum önlemleri nedir? Bilen var mı?

İşte AKP’nin asıl çılgın (!) proje budur; Bu bıçak sırtı uluslar arası hassas dengede, AKP’nin tepe isimlerinin ısrarla, geleceği meçhul malum diktatörlerle ‘kanka’ görüntüsü vermeye devam etmeleri ve de Arap dünyası kardeşliği (!) zemininde raf ömrünü doldurmuş dinamikler üzerinde aynı ısrarı sürdürmeleri, uluslararası realpolitiği yok saymaları. Trafik iki taraftan hızla akar iken biz hala yol ortasında duruyoruz.

Hataların ağır faturasını, halk/ biz ödeyeceğiz nasıl olsa! O halde? Sandık sürecinde, her birimiz en az 10 kişiye  tam önümüzde duran bu kritik dönüm noktasını anlatarak, neye/hangi vizyona   oy verdiklerinin bilinci ile davranmalarını sağlamak zorundayız…

Ya da ışıltılı kanal romantizminde hangi limana gideceğinizi bilmeden……Bir de bakarsınız ki komşuda pişen tam ocağımıza düşüverir. Ses tellerimiz de alınmış olacağı için, sessiz çığlıklar kalır geriye…

***

(1)http://haber.gazetevatan.com/mit-mustesari-esadla-gorustu-mgkya-katildi/374059/1/Manset

http://haber.gazetevatan.com/mgkdan-suriyeye-mesaj/374059/1/Gundem

SON UYARIhttp://haber.gazetevatan.com/suriyeye-son-uyari-geldi/374040/30/Dunya

'Hafiz Esad MEZARDAN YÖNETİYOR'/Hürriyet..Sn. Muammer ELVEREN'in eski Suriye Devlet Başkan Yardımcısı Abdülhalim Haddamözel röportajı http://www.hurriyet.com.tr/planet/17664272.asp

***

YENİLEME:

28 Mart 2012 

GEÇEN BU 1 YILDA, YUKARIDAKİ SORULARIN CEVABI HALA VERILEMEDI..

AKP'NIN SURİYE STRATEJISI NEDIR? BI LIN MI YOR

YOLDA, GUNLUK GELISMELERE GÖRE LAF ÜRETMEK DIŞINDA,  ACİL DURUM POLİTİKALARI NEDIR?

YOKSA SUFLORLERIMIZ HALA BU KONULARI KULAKLARA FISILDAMADI MI?!!!!