Yeni vekiller, yeni sistemin kaderini tayin edecek

 10 Nisan 2011
Bir süredir canım birşeyler yazmak istemiyor,  çünkü,  ‘ topyekün kendimizi tekrarlardayız’ ruh hallerindeyim, salıncakta oynaşmalar, sıkıcı….
Etrafımıza şöyle bir kulak kabartalım, yaşadığımız gezegenin öküzün boynuzları üzerinde durup, durmadığı tartışmalarıyla gündem istikrarlı olarak karıştırılmaya devam ediyor
...
 
Dar zihinlerin paslaşmalarındaki geçit töreninden manzaralara buyrun; ‘şarkıcı bilmem ne  ile manken bayan bilmem ne ‘‘survivor’’da neler söylemişler, neler?!
Aktivist… Son dönem moda kelime bu, önüne gelen içinde aktivist kelimesi geçen cümleler kuruyor…
Ekranda en rağbet gören açık oturumlar, ‘bağırış çağırış kavga edenlerin’ görüntüleriyle yüklü, fikir, akıl, argüman, tez, sentez, bunlara ne gerek var! Konuları  gerçek anlamda tartışmadan nasıl sulandırırız teması baştacı…
Yoksaaa, ‘ Özal öldürüldü mü?’ diye başlayıp daha sonra haftalarca  Defne Joy Foster'ın ölüm nedeni, ardından İbrahim Tatlıses derken ‘Hadım etme’ yasasının dayanılmaz hafifliği… Tamam haksızlık yapmayayım, tartışmalar çorbasına  ‘Mısır, Tunus ve Libya'daki isyanların Türkiye’ye olası etkisi’  tuz olarak katıldı da bu sayede bizim gündem biraz ağırlığını korudu. 
 ‘Gık diyeni taş yapınız’ zulmune hiç değinmeyeceğim, gık diyen bir gazeteci olarak… Bu cephede de yeni bir şey yok! 
İçinde bulunduğumuz şu günlerde, sessiz sessiz, nefesimi tuttum, bir yanda partilerin  aday listesine dair haberleri diğer yandan da Suriye’deki ve de Güneydoğumuzun sokaklarındaki sıcak olayları izliyorum. Mahşere üç kala, adım adım… Bu üçgen, yani Kuzey Afrika’dan başlayıp Ortadoğu’ya oradan da burnumuzun dibine sınırımıza dayanan, Güneydoğumuzu da tetikleyen isyanların akibeti, 12 Haziran seçimlerinin milletvekili aday listelerine o kadaar derinden bağlı ki…
Bugun itibarıyla isimlerini öğreneceğiniz ve de Haziran’da oylayacağınız  milletin yani sizin/benim yeni vekillerimiz, önümüzdeki süreçte ‘Türkiye’de olası bir sistem değişikliği, özerklik , federatif yapıya düzenli geçiş (!) , Başkanlık modeli tartışmalarında (elbetteki buna paralel içinde bulunduğumuz ülkeler ligi ile ilişkilerde) son kararı verecek isimler olacaklar. 
Evet, yok sayarak, üzerini örterek, halının altına süpürerek tam önümüzde bekleme yapan bu durumu (aslında ‘durum’ kelimesi izaha yeterli olmadı ama..) artık geçiştirme imkanımız kalmamıştır, yeni milletvekilleri işte bu kadersel kesişme noktasında tarihi sorumluluk taşıyacaklar.
Dolayısıyla tüm partilerin aday listesinde yer alanların bu dönüm noktasında,  ulusal menfaatlere, milli duruşa, Cumhuriyetin ilkelerine, laik esaslara, uniter yapıya ve de akılcı uluslar arası müttefik paslaşmalarına ne kadar yerinde sahip çıkabilecekleri, bu anlamda ne kadar donanımlı oldukları, şahin gibi düşünselerde güvercin zarafetiyle el sıkışma diplomasisine ne kadar hakim olacakları, dış dinamikler ve iç dinamikler arasında ne kadar uyumlu adımlar atma kabiliyeti oldukları, önümüzdeki çook uzun yıllar adına belirleyici olacak.
Bu seçimler son 50 yıllık seçimlerden çok farklı anlam ifade edecek ulusumuz için… 
Tam bu esnada,  kamuoyunda laylaylomcular  dışındaki düşünen beyinler ise ne yazık ki siyah-beyaz gibi kamplaşmış durumdalar. Bu taraf o tarafa dayatıyor, o taraf kendi doğrusunu diğer tarafa. Her iki tarafta tam olarak haklı değil, haksız da değil, kaçınılmaz, son kararlar aşamasındaki müzakare sürecindeyiz.
Yetmezmiş gibi neredeyse padişahlığını ilan etmek üzere olan bir Sayın beyefendinin hangi limana gideceğini bilmeden, uluslar arası gerçekleri yok sayıp  bir yanda İran’la flört etmesi, diğer yanda Hamas’ı ehlileştirmeyi de ihmal etmemesi (!!!) aynı anda da padişahlık da kesmedi, bütün zamanların ‘Sultan’ı olma hevesi derken flörtlerine  çiçek misali şeriat hukukuna göre mali sistemi uyumlama çalışmaları başlatılması talimatı vermesi… Üzerimizde de sallandırılan ‘fedarasyon’ kılıcı da altı kızarmış kadayıfın ! kaymağı vaziyetinde...  Peki, O’nun bu yanlış politikalarının hesabını sonuçta kim ödeyecek , kime ödetecekler, elbette bize, halka, ülkeye…
Bölünme sırasını bekleyen ülkelerdeki al gülüm-ver gülüm değiş tokuşlarına, Türkiye’ye kaçınılmaz etkilerine daha fazla değinmeyeceğim durum ortada zaten, uzağa gitmeyin, Suriye’ye bakın, (demografik yapısına ve oradaki ayaklanmaların dinamiğini oluşturan asıl unsurlara) yeter.  Daha açık konuşmama gerek var mı efendim?  
Uzun lafın kısası, bugun itibarıyla isimlerini öğrenmeye başlayacağınız vekillerimiz işte böylesine bir kritik dönemeçte çook önemli görevler üstlenecekler. Özellikle MHP, AKP ve BDP’nin aday listelerini oluştururken bu farkındalıkla (hızla varmak üzere olduğumuz makas değiştirme noktasında, kendi parti programları, hedefleri adına uygun) isimleri belirlediklerini, hesaplamaları yaptıklarını düşünüyorum. CHP’nin ise acil servis masasında yatan bu sorunlara daha popülist yaklaştığı, günlük politikalarla uluslar arası gerçeklerin dayatmasını ayrıştıramadığı endişesini taşımaktayım.
Aday listelerine, adayların özelliklerine şöylee bir göz attığınızda Ankara’nın artık sürpriz sayılmayacak olası gelişmelere karşın ne yapacağını, ne yapamayacağını da bugun itibarıyla çok daha net görmeye başlayacağız efendim...
 
 
*ek
yeni vekillerle ilgili medya derlemeleri; 
11Nisan 2011
 
 
ve Sayin Bahçeli'den son derece zekice bir mesaj;