İsrail'in iç politikasına da hamle mi?

22 Eylül 2011

Erdoğan-Obama görüşmesinin hemen ardından yapılan açıklamalarda ; Başbakan Erdoğan her ne kadar ‘gerekirse savaşırız’ dese de, ‘’İsrail ile aramızdaki krizin trajik tarafı (gerilim değil, trajik tarafı ) artık yok olmuştur.’’
Çünkü, ‘kontrollü gerginlik üzerinden’ edinimi planlanılan önemli faydalar hali hazırda elde edilmiştir, ‘gerginlik projesinde’ şimdi sıra başka önemli bir aşamaya  gelmiştir. Nedir bu  aşama; ‘İsrail’deki şahin Hükümet’in değiştirilmesi ya da  Kabine’nin yenilenmesi...’ Bu tezi, son günlerde okuduğum yerli ve yabancı medya yeralan  birçok haberin satır arasında görünce sizler ile hemen paylaşma gereği duydum, iddiaların altı da şu şekilde doldurulmakta;

...

AKP Hükümetinin İsrail yönetimi ile diplomasi kanallarını genişleterek (Gazze-Gemi-Özür krizine dair) hak, hukuk aramak yerine, gerginliği tırmandırmayı, savaş rüzgarlarını estirmeyi tercih etmesi  ‘çok amaçlı  siyasi projenin’ ayaklarından biri  olarak görülüyor. Bu çerçevede, İsrail ile aramızdaki gerginlik, AKP’nin bölgesel siyasi hedeflerini beslemiş, seçim sürecinde olan Arap isyancılar nezninde Sayın Erdoğan (ve AKPnin) popülerliğini iyice artırmış, model olarak benimsenmesine fazlasıyla katkı sağlamış ve de ilaveten BM’de  Filistin’in teklifinin değerlendirilmesi sürecinde de Erdoğan adına gayet olumlu bir imaj çalışması gerçekleşmesine zemin yaratmıştır.

İddia edilen sıradaki aşamaya gelince;

Son birkaç haftadır, özür krizinin hemen ardından, AKP’nin tepe isimleri koro halinde, elbette başta Erdoğan,  giderek artan tempo ile defalarca, defalarca ‘ İsrail’deki mevcut yönetim yani Netanyahu Hükümeti koltuğu bırakıp giderse, sorun da biter, tüm Ortadoğu rahatlar  ’ vurgusu ile açıkça savaşın eşiğine gelinmesinde tek kusurlu olarak Netanyahu Hükümetini  'halklara' adres olarak gösterdiler. New York’ta, Erdoğan, Obama ile görüşmesinin hemen ardından yine altını çize çize  ‘ Netanyahu gider, bu kriz biter, hepimizin huzuru buna bağlı’ demeye getirdi.  Bu mesaj sadece Türk kamuoyuna da değildi , hamle İsrail kamuoyuna da yönelikti ve de elbette rol modelliğini yaptığı (radikal eğilimlerin arttığı) isyancı Araplara ‘tek cümle ile sakinleştirici’ sundu Sayın Erdoğan. Başbakan ‘Netanyahu gitsin, kriz bitsin’ açıklamasını yapar iken (Çarşamba günü) İsrail’de iktidarın yeni sahibi (ya da ortağı) olması istenen Bayan Livni de aynı dakikalarda Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nu arayarak  ‘Ankara’daki terör eyleminden duyduğu üzüntüyü dile getirerek, terörün bitmesi için her türlü
desteği vermeye hazır olduklarını’ söyledi. (1)
  (Bu arada gazeteci olarak Livni'nin açıklamalarını çok uzun süredir ilgi ile takip ediyorum, neyse, bu da başka bir yazı konusu olsun, vakti saati gelince, paylaşırız... )

Washington’da Başkan Obama’nın ekibinin tezi ile de senkronize olan çözüm reçetesine göre, İsrail’deki ultra-Ortodoks Netanyahu’nun yerine (başta Filistin’in tezleri, Arap isyanlarındaki coğrafyaya sunulan diğer planlara da  sıcak bakan)  ve de elbette Obama yönetimine de yakın duran Kadima’nın (muhalete partisi) lideri,  T.Livni’nin yönetime gelmesi, İsrail’de acil bir iktidar değişikliği yapılması projesi masanın tam ortasına sürülmüşe benziyor.

Bu yöndeki iddialar aslında 1 yıl öncesinde, Mavi Marmara krizinin hemen ardından basında yazılıp-çizilmeye başlamıştı. Mavi Marmara baskınının hemen ardından medyada çıkan haberlerden kısa bir alıntı yapalım; ‘… Mavi Marmara gemisine yönelik saldırı sonrası Türkiye ve
dünya kamuoyunda yükselen seslerin İsrail'de kabine değişikliğine sebep olabileceği ve Tzipi Livni liderliğindeki Kadima Partisi'ni hükümet ortağı yapabileceği belirtiliyor.  Jerusalem Post'ta Herb Keinon imzasıyla /1 yıl önce/ yayınlanan analizde; Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad'ın "Gemi saldırısı Ortadoğu'da bir dönüm noktasıdır." sözlerinin ancak Netanyahu hükümeti için geçerli olduğu
belirtilerek, hükümetin yeniden şekillendirilebileceği ifade ediliyor. Analizde Filistinlilerle buluşmayan ya da buluşmak istemeyen Netanyahu'nun hükümete Livni'yi alarak algıları toptan değiştireceğinin altı çiziliyor...’ (2)

Bu arada , Sayın Livni’den bahsetmiş iken, birkaç gün önce okuduğum ‘Londra’dan Livni’ye
büyük jest’ başlıklı haberi aktarmak istiyorum, bu da anlamlı  bir gelişmedir;
İngiltere,
Livni için yasa değiştirdi.  Londra'da bir mahkemenin, 2009'da başkenti ziyaret etmeyi planlayan Eski Dışişleri Bakanı Tzipi Livni hakkında savaş suçu işlediği suçlamasıyla tutuklama emri çıkartması
İngiliz hükümetini mutlu etmemişti. 
Livni, o dönemde ziyareti iptal ederek krizi atlatmıştı. İngiltere Hükümeti şimdi, bir yasa değişikliğiyle, savaş suçlarının kovuşturmasını sulh hukuk mahkemelerinden alarak Kraliyet Adli Takibat Birimi'ne devretti. Çıkan yasa Kraliçe tarafından da imzalanarak yürürlüğe girdi. Bundan sonra tutuklama
kararları hükümete bağlı bir birim tarafından alınacak.  Tzipi Livni, yasa değişikliğini memnuniyetle
karşılayarak 'adaletin yerini bulduğunu' söyledi.’

Uzun lafın kısası Sayın Erdoğan, İsrail’in kendi içindeki politik hesaplarına da  taraf olmaya, bu yönde hamleler yapmaya başlamışa benziyor. Ancak, tam bu noktada küçücük (!) bir detay var, o da; devlerin bölgesel oyun masasında elbette ki tek bir güç merkezinin olmadığı gerçeği…  

Peki ya masanın diğer
ucundakiler bu hamleler karşısında ne yapar, ne düşünürler acaba?
Ankara, bu  yeni konumlamayı , bu hamleleri hangi proaktif politikalara , hangi hesaplamalara göre yapmıştır?

Bu hamlelerin bize, millete geri dönüşü acaba nasıl olacaktır?!!!    

 

1) http://www.todayszaman.com/news-257564-israels-livni-calls-davutoglu-to-express-condolences-over-ankara-blast.html

 

2)http://www.8sutun.com/haberdetay.asp?tarih=29.01.2011&Newsid=83580&Categoryid=7

 

***

twitter.com/gulerkomurcu