PKK ile ölümü görüp, ‘gülümseyerek’ sıtmaya razı olmak!

19 Ağustos 2011

Son dönem öne çıkan İran-Türkiye-Suriye ilişkileri ve de birilerince hararetle kaşınan Kürt meselesinde, pazarlıklar,  geçici anlaşmalar,  manevralar arasında ortalık toz duman içinde.

...

Suriye’de diktatör Esad uzatmaları oynuyor. İran bölgede ağırlık kazanma planlarında büyük önem taşıyan Esad’a desteğini daha da artırıp oyunu yükseltince Batılı ülkeler de bazı tarihleri öne çekmeye çalışıyor. (Türkiye’nin Suriye’ye operasyon yapmaya zorlandığı ve de Kandil’i tekrar bombalamaya başladığı şu günlerde aniden sırra kadem basan, terör örgütünün
ikiz başı  Karayılan’ın joker niyetine Türkiye’ye karşı koz olarak –sınırımıza fazla uzak olmayan bir yerlerde- tutulduğu/konaklatıldığı (!) iddialarını da bir kenara not düşerek…) 

Bir yanda İran’ın konrtol dışı artan, tehlikeli gücü diğer yanda ateşler içindeki sokaklar ve ırk-din-mezhep kargaşasında bölgede yaşanması muhtemel zincirleme iç savaşlar tüm hesapları zorluyor.

Türkiye’yi birinci dereceden ilgilendiren duruma gelince; Suriye’nin Kuzeyinde, sınırımızın ucunda ‘Kuzey Suriye Kürt Federe Bölgesinin’ ilanı için ısıtılıp, hazırlanmış topluluk, Kuzey Irak’ta  ‘federe Kürt Bölgesi’ ilan eden yapı ile birlikte elele , nereyi tetikler? Cevabı hepimiz biliyoruz.

Çemberi daraltalım...

Erdoğan’a yakın analistlerin makalelerinden öğrendiğimize göre Başbakan seçim öncesinde terörist başı Öcalan’ın ‘şiddeti bitirme karşılığında ev hapsi talebine  (zımnen) olur vermiş, şayet bu zımni durum iddiaları doğru ise... Teröristle pazarlığa halk, vicdanlar, tarih ne ad verir? Yok, sadece ‘şu seçim süreci bir bitsin, sonrasına bakarız’ manevrası ise o anda düşünülen, seçim bittiğine göre şimdi sıra geldi sonrasına mı?!

Bir süredir kulislerde dillendirilen bir başka iddiayı önceki gün Fatih Altaylı kaleme aldı. Altaylı, 800 ile 1400 kişinin tutuklanacağı bir listeden söz ederken, listede DTK'lılar ile BDP'li siyasetçiler ve yemin etmeyen milletvekillerinin olduğunu yazdı. Diyor ki Altaylı; ‘’Şimdi herkes “Ramazan bitince ne olacak?” diye soruyor. Ben size ne olacağı konusundaki hissiyatımı söyleyeyim.  Yargı devreye girecek. “Suç olup da suç olmayan suçlar” yine “suç olarak görülecek”. Öncelikle herkesin bahsettiği 800 ila 1400 kişi arasında değişen bir “tutuklama” listesi var. Bunlar tutuklanmaya başlayacak. Bu listede kimlermi var. Başta Demokratik Toplum Kongresi dedikleri “kerameti kendindenmenkul” örgütlenmenin üyeleri, sorumluları ve sözcüleri. Bunlar “özerklik ilanının’ arkasındaki kişiler. Bunlar toplanacak. Terör örgütü ile bağlantılarını açıkça belirtmekten çekinmeyen ve hatta bununla övünen BDP’li siyasetçiler ve hatta yemin etmeyen milletvekilleri de listede. Örgütün sözcülüğüne soyunan bazı gazetecilerin de tutuklanacaklar arasında yer aldığı söyleniyor. Listenin 1400 kişiye kadar uzandığı dedikoduları konuşuluyor. Bu işin yargı boyutu. Diğer yandan çok şiddetli bir “güvenlik operasyonu”na başlanacağı da söyleniyor...’

Terör örgütünün, şiddeti destekleyenlerin, yandaşlarının paralize edilmesine kimin itirazı olabilir ki?

Bu arada

Tam bu günlerde

Uzaklardan, ‘Gülümse’ sloganı ile gelen, getirilen siyasetçi Kemal Burkay üzerinden yeni bir tartışma vitrinin önüne doğru  ilerlemeye başladı.  Burkay,  ‘Kürt meselesinin çözümünde  terör örgütünün, PKK’nın faaliyetleri onaylanamaz, şiddeti dışlıyorum, dağdakilerin oradan inmesi şart, tek başına BDP de Kürtlerin tamamını temsil edemez, hergörüşten birçok temsilci, başka siyasi partiler de olmak zorunda, BDP yüzünden Kürt halkının adeta tamamı PKK’ı destekliyor gibi gösteriliyor, bu doğru değil, bu izlenimin düzeltilmesi şart’ diyor ki bu söylediklerine katılmamak imkansız. Burkay’ın mücadele tarzı, dili , kavgacı, öfkeli ve intikamcı da değil, stratejik akılla yaklaşıyor, bu da doğru. Ancak;  

Burkay son aşamada olmaz ise olmaz diyerek, tek bir çözümü işaret ediyor; Federasyon. ‘Kalıcı adil çözüm sadece federasyonla olur bunu da siyasi argümanları kullanarak sağlayacağız…’ diyor. 

Usul usul gündeme taşınan konu hakkında okuduğum sayısız yorum, analiz içerisinden özellikle Prof.Dr Sayın Özcan Yeniçeri’nin dile getirdiği şu önemli (haklı) soruyu dikkatinize sunuyorum; ‘PKK ile ölümü gördük, şimdi artık yeni dönemde ‘’gülümseyerek’’ sıtmaya yani federasyona razı olalım  sürecine mi sokulacağız?’

Şehit cenazelerine tahammülü kalmamış topluma, medya üzerinden  ‘ şiddetin bitmesi, huzur, ortak yaşam kalitesinin yükselmesi, barış adına Kürt meselesinde geriye tek uygun çözüm kaldı o da  ‘federatif yapıya evet demektir’  turları mı   başlatılacak dersiniz?

Bendeniz bir fani olarak, Ortadoğu’da sahnenin önünde ve de gerisinde duran ustaların muhteşeeem manevralarını ‘gülümseyerek’ izler iken şu günlerde aklımda bir-iki soru tur atıyor; birileri (kimse onlar?!) esasta anlaştılar da   usulü mü tartışıyorlar yoksa?!

Bu mesele tartışılır iken barışcı, elbetteki şiddet içermeyen ama bölücü söylemler, federasyon sıtması ya da  özerklik tehditleri de içermeyen (ki uniter yapıyı tehdit eden, bölücü kapsamdaki her türlü destekleyici öneri şu anda hala suçtur, yeni anayasa çalışmalarından sonra ne olur bilemeyiz tabii!)  başka, diğer makul çözümler neden ısrarla yok sayılıyor?

Siyasetin yeni yolları kimlere kapanıp, kimlere açılıyor?

Yoksa… Tüm bunları sadece zamanın ruhu mu yapıyor?!!!

*

twitter.com/gulerkomurcu