‘Bu laik, antilaik çatışması
değil Kürt devletinin kuruluş aşaması’

‘İki seneye kalmaz Kürt devleti kurulur, bu laik-antilaik çatışması değil, Kürt
devletinin kuruluş aşaması’ diyor Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, aynen
katılıyorum. Bugün, siyasi görüşlerine, hangi partiye oy verip
vermediklerine bakılmaksızın, yaratılan rol modelleri üzerinden aslında hepinize
yani Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmez bütünlüğünü savunanlara, Atatürk
ilkelerini, askerini, ordusunu, vatanının bekasını koruma yemini edenlere derin
bir korku hipnozu yapılmakta. Ruhsal şirazesi kaydırılmış vatandaşın acaba neyi
görmesi istenmiyor? Akıl odalarımıza bu karartma niye?

....

  Devlet sırrı sayılan, dünyanın en az gelişmiş ülkesinde dahi ‘ülkenin milli güvenliğini
koruma adına’ kamuoyunda açıkça tartışılmaması gereken bilgiler bizde ise
gazetelerin birinci sayfasında ‘servise’ sunuluyor.  

Kozmik bilgiler ortalıkta geziyor.  

Birileri, ‘etnik ayrımcılık’ suçlaması yapabilmek için ileride uluslararası kamuoyunda aleyhimizde kullanılmak üzere ‘olayın büyüklüğünü fark edemeyen bir bölüm Türk medyası’nı hangi planlara alet etmek istiyor sizce?! Bu haberleri veren, sızdıran, duyuranların ‘ağır yasal yaptırımlarla’ acilen
durdurulması gerekiyor, durum ‘TÜZEL’ hakların korunması aşamasına geldi
artık. Bölgede derin hesabı olan malum efendiler (gölgeleri kullanıp)
masa başında önce bir kavram yaratıp sonra o hormonlu kavram üzerinden milli
doktrinleri teslim aldılar. Ulusal kelimesi deforme edilerek ‘ulus devlet’
tanımını da sorgulatır hale getirildik. O halde alternatifine bak denilmeye mi
çalışılıyor kitleye?  

Yani; eyalet sistemine, federasyona... Güneydoğumuzun kopartılması, Kürt devletinin kuruluş aşamasına mı gelindi? Aynı anda çok tehlikeli bir başka tuzak daha kurulup, laik-antilaik kutuplaşmasıyla da
çıkartmak istedikleri yangına körük yapıyorlar.  

Laik-anti laik kutuplaşmasında kullanılan araçlara bakınız, çürük şartlamaları da derhal
sorgulamaya başlamalıyız efendim; laiklerin bilinçaltına (laik tanımı da anlam
değiştirdi ya neyse) sanki bütün dindarlar Atatürk’ü sevmez, ulus devleti
korumaz gibi formatlamalar yapılır iken diğer yandan da karşı grup denilene de
‘bakın bu laiklerin hepsi dinsizdir ve çeteye, suça eğilimlidir, onlar seni yok
etmeden sen onları yok et’ mesajları gönderiliyor.  

Bozalım bu çürük ezberi.

Biz bütün nehirlerlerimizle aynı okyanusa akıyoruuuz, akmak zorundayız.
Malum servislere hizmet veren malum uzmanlar, karşı karşıya getirmek
istedikleri kitlenin (yani bizlerin) hangi haberler, hangi mesajlarla nasıl uyarılacağını, sosyal reflekslerini çok iyi biliyorlar.  

Laik diye gruplananlar neye kızar, antilaik görülen neye öfkelenir, öfkesini hangi biçimde sunar,
bunların cevabı ‘toplum mühendislerince’ çok iyi tanımlanmış vaziyette. Soralım,
şimdi, vatandaşları sindirmek, kutuplaştırmak kimin işine yarar?  

 

Korkunç istihbarat savaşlarına maruzuz, Kafkasya ve Ortadoğu’da deriin planları olan
devler (sadece batı değil biraz da ‘doğu’ ve de kuzeyimizdeki ülkelere de bakınız) Türkiye’ye yönelik her türlü kirli operasyonları, manipülasyonu yapar iken...  

Peki bizim kontr/karşı politika üretecek, üzerimizde oynanan psikolojik savaş oyunlarını ‘darmadağan edecek’, bu provokatörleri deşifre edecek servislerimiz, uzmanlarımız nerede? Bilginize; MGK’ya bağlı hizmet veren çok önemli bir daire 3 yıl önce kapatıldı bu arada...

Böylesine hassas günlerde tüm siyasilere ve de özellikle Başbakan Erdoğan’a (elbetteki size-bize vatandaşa da) çok büyük görev düşüyor, sağduyu ile tek vücut olup, oyun kuruculara ‘takla attırmak’ zorundayız.

Attıracağız, çünkü hepimiz aynı okyanusa akıyoruz ey oyun bozucu okur.  

 

Bu makalem 27 Mart 2008 de AKŞAM Gazetesinde yayınlandı.

 

* 3 yıl sonra bugun, geriye dönüp baktığımda... Sızı var içimde... Ve de herşeye rağmen asla sarsılmayan irade ile Mareşal Atatürk'ün kurduğu büyük Türkiye Cumhuriyeti ilkelerine  sonsuz inanç...

Ya sizin?! 

12 Temmuz 2011