O elindeki kozdan çok emin…

4 Temmuz 2011

Ali ile Ayşe evlendi, üstelik Ali, Ayşe’ye ‘kocamaan bi cip’ alarak (!) aşkını ispat etti!!! Ne heyecanlı, aşk bu işte, 3 bin beygir gücü de aşkın ispatı! ‘Son 50 yıldır, edebiyat dünyamızın kıyılarında hayatın içinden yansıyan gerçek aşk öyküleri neden görülemiyor, bizim toplum neden artık büyük aşklar,
aşıklar çıkaramıyor’ diyerek ben de bir süredir boşuna akıl yoruyormuşum, işte tüm zamanların en edebi birlikteliği! Evet, artık bu eksiğimizi de tamamlayıp,  sıradan (!) gündeme bakabiliriz. 

 

Yemin krizi üzerine senaryolar, tükürük yalatmaca iddialaşmaları arasında Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanı Av. Selçuk Kozağaçlı’nın, Başbakan Erdoğan'la ilgili açıklaması ilginçti, Kozağaçlı diyor
ki; "Israrla altını çizerek söylüyorum. Bu anayasa merakı eğer bu radikallikle sürdürülürse Başbakan Erdoğan'ın milletvekiliğini düşürürler. 76. madde çok açık. Affa bile uğramış olsalar terör suçundan hüküm giyenlerin milletvekilliği düşer."  

 

Sayın Erdoğan, söz kendisine gelince "ben sadece şiir okudum, ondan hapis yatırdılar" açıklamasında bulunuyor.Oysa Başbakan "şiir okumaktan" değil, "halkı kin ve düşmanlığa teşvik etmek" suçundan hüküm giydi ki zaten bildiğiniz gibi  TCK'da "şiir okuma" suçu yok.  

 

Peki tüm bu açıklamalar, gittikçe gerilen siyasi ortam karşısında Erdoğan’ın (seçimler sonrasında)  son
günlerdeki
ruh halinde en ufak bir kaygı izi, kendinden emin olmama hali ya da gerilimi düşürecek sözde değil özde uzlaşı arayışı görüyor musunuz? Ben pek göremiyorum.   

 

Erdoğan, şu anda içeride olan biten, konuşulan hiçbir şeyi kendisi açısından fazla riskli görmüyor, çünkü; Sayın Erdoğan elindeki  kozların çok iyi farkında, bu kozlarına göre de siyasal oyun planını yeniliyor, peki nedir bu kozlar? Dış dinamikler vadisinde uçuşan kelebeğin kanatlarında etki! Açalım;     

 

Öncelikle, eli kulağında, mevcut dikta yönetimi, raf ömrünü doldurmuş rejimi değişmek üzere
olan Suriye ile ilgili son durum… Görünen odur ki Suriye'deki zorunlu mülteci akımı devam edecek. Belli bir rakama doğru gelindiğinde ise iktidar partisi AKP, uluslararası kamuoyunda bu sorun
üzerinden inisiyatif almak isteyecek ve Suriye'deki duruma müdahale için uluslararası güçlere davetiye çıkaracak. (Bu iddiaları doğrulayan onlarca haber sunabilirim size)

 

 Suriye ile ilgili tüm düzenlemelerde Erdoğan’ın uluslar arası güç dengesiyle  oldukça ahenkli bir dış politika
izleyeceğinden kimsenin kuşkusu olmamalı, bunun hediyesi de mutlaka içeride iç politikada kendisinin her türlü projesine manevi (!) destek olarak sunulacaktır. Uluslar arası projelerde olması gereken uyum, sadece AKP adına değil,  ülkenin tamamının milli menfaatleri,  ulusal politikalarımız adına fayda sağlaması gerekli ama... Evet, benim asıl itirazım ya da endişem diyelim, tam bu noktada…

 

Suriye dosyası bu zeminde O’nun içeriye dönük hangi hesaplarını, ne yönde etkileyecek
ya da daha da güçlendirecek dersiniz? Erdoğan, bölgede kurulmakta olan bu yeni düzenin, yeni projenin sahiplerinin elleri mahkum, mecburen kendisinin tüm hırslarını desteklemek zorunda olduklarını, kazan-kazandır politikası gereği oyunun kurallarının nasıl işleyeceğini çok iyi biliyor ki ‘Oyun kurucu’ da ‘şimdilik’ desteğini kendisinden esirgemiyor. (Yabancı medyada, ilgili son haberlerin  değişen içeriğine, seçimler sonrasında eleştirilerin birden yumuşayan tonuna bakmanız yeterli)

 

 Ortadoğu rüzgarları her geçen gün AKP’i  daha çok, daha da çok kazançlı çıkan siyasal oluşuma  dönüştürüyor. Ilımlı islamcı yönetimlere ‘Osmanlı düşleri içinde’ devredilme aşamasındaki Arap Coğrafyasındaki diğer ülkeler zaten elde var biir!…

 

O halde bu reel politik içinde Erdoğan’ın içeride uzlaşıya fazla ihtiyacı olabilir mi?
Niye olsun?! De facto ‘tek adam’dır şu an için, biline.
( Mevcut durumun gösterdiği  bir
olguyu ortaya koymaya çalışıyorum efendim, hayır anlamadım bana niye
homurdanıyorsunuz şimdi?! üstelik ezelden ebediyete de demedim! ) 

 

Onu bu denli kendinden emin yapan diğer kozlarına ( son haberlere göz atarak ) bakalım; ABD,
geçtiğimiz günlerde, uzun süreden bu yana siyasi yasaklı olan radikal Müslüman Kardeşler örgütü ile diyalog kanallarını açtı pardon zaten nicedir kapalı kapılar arkasında devam eden diyaloglar artık sahne önüne çekildi.
Dışişleri Bakanı Hillary Clinton geçtiğimiz günlerde gazetecilerin
sorularını yanıtlarken "Obama yönetimi Müslüman Kardeşlerle sınırlı temas yaklaşımını beş altı yıldır sürdürüyor, görüşmelerimiz bundan böyle artarak devam edecek" dedi.  

 

Ve… aynı anda, ABD, Taliban ile de Münih'te müzakereler yapmaya başladığını da açıkladı. Taliban’ın Ankara’da da ofis açması, Ankara’nın, Müslüman Kardeşler ve de Taliban ile (merkeze çekilmeleri, demokratikleşmeleri konusunda) yapılan görüşmelerde daha etkili arabulucu olması bekleniyor. Hamas ve Filistin cephesindeki bu anlamda AKP’nin rolünü  tekrar dile getirmeye gerek yok. İlaveten…


Önceki gün, Erdoğan ile görüşen ABD'li senatörler John McCain, Joe Lieberman ve Lindsey Graham, Türkiye'nin (elbette özellikle Erdoğan’ın) bölgesel gelişmelerdeki kilit rolünün önemine dikkat çekerek,  İsrail-Filistin sorununun çözümünde de rol oynayabileceğini kaydettiler.

 

Şimdi, böyle bir dış politik manzaranın tam orta yerinde,  Erdoğan’a bu kadar rağbet var iken….

 

Siz, O’nun yerinde olsanız, içerdeki gündeme bakıp, kendi siyasi planlarınız adına artık her hangi bir konuda kaygı taşır mısınız?

 

O’da görüldüğü üzere son derece ‘kaygısız’ şu son günlerde. 

 

Çıkarlar dengesi siyasetinde amaçlar ve araçlar,  unsurlar zaten hiiiiç değişmez değil mi?!