CHP'ye oy vermek....

4 Haziran 2011

The Economist Dergisi, 'Erdoğan'ın tek başına anayasa yapmasını engellemek ve daha otokrat hale gelmesini durdurmak için açık ara en iyi yöntemin CHP'ye oy vermek olacağını' yazdı. Haberin devamında  da şunlar altı çizilerek vurgulandı;  'Erdoğan'ın doğasından gelen eleştiriye karşı hoşgörüsüz tutumunu şımartmasına izin verdi ve otokratik içgüdülerini besledi. Yolsuzluk artıyor gibi görünüyor. Basın özgürlüğü saldırı altında. Türkiye'de Çin'dekinden daha fazla sayıda gazeteci hapiste. Erdoğan'ın kaygı verecek kadar çok sayıdaki karşıtı ki bunlara çok sayıda emekli subay da dahil, soruşturma altında. Bazı vakalarda da abartılı komplo suçlamalarıyla... Tüm bunlara ek olarak,


Erdoğan seçim kampanyasında da giderek milliyetçi bir söylem takınıyor ve Türkiye'nin en büyük ve hoşnutsuz azınlığı (bir dakika, 'azınlık statüsü'ne hazırlık bu manadaki göndermeleri  uygun bulmadım. G.K) Kürtlere ciddi öneriler yapmıyor. Seçimde üçte iki meclis çoğunluğu kazanırsa Fransa'dakine benzer bir başkanlık sistemi kuracağına ve
kendisinin başkan olacağına dair ipuçları veriyor. Zaten fazlasıyla merkeziyetçi bir yapıya sahip olan Türkiye'de bu bir hata olur. AKP'nin kısıtlanmayan yönetimiyle ilgili asıl kaygı din değil (bu son cümleye de itiraz ediyorum, laik esasların topyekün siyasal islamcı bir yapıya dönüştürülmesi niyeti taşıdıklarına dair de benim vatandaş olarak ciddi kaygılarım var.G.K) demokrasiyle ilgili. Erdoğan ordu ve yargıya karşı mücadelelerini kazandıktan sonra, çok az sınırlandırmayla karşılaştı..'

The Economist'in bu paragraftaki tespitlerine (yukarıda belirttiğim itiraz noktalarım dışındakilere) katılıyorum ve bu defa ben de CHP'e oy vermeyi düşünüyorum.

MHP'nin de yeni parti programı ve de yaşatılan onca ahlaksız/yasadışı operasyonlar karşısındaki sağlam duruşunun da mutlaka desteklenmesi gerektiğine, yüzde 15 civarı oy alacaklarına inanarak...

Başbakan, the Economist'e çok kızdı, kükredi, talimatla yazı yazmakla suçladı. Medya mensuplarının bağımsız habercilik yapmaları niye ise ona garip geliyor olmalı?!!! Erdoğan'ın, kendisi gibi düşünmeyen herkese karşı takındığı saldırgan tutumunu, uslubunu  demokrasi adına cidden çok kaygı verici buluyorum. Öfkesini kontrol edemez halde, ilk aklına geleni sayıp, neredeyse, adeta 'padişah misali,  'tiiiz elden atın
bunu zindana' fermanları buyuracak duruma mı geldi yoksa?!  Pardon, ne dediniz şimdi ey ironi sever okur, ' zaten  çoktandır o ruh hallerinde nice nice fermanlar ile niceleri ....' mi dediniz? Yook canım abartmayın o kadar da... Kuru iftira olur bu !!!

Bu arada, yeri gelmiş iken Yargıtay'ın şu son kararı ilgilisine duyurulur; (1)

Yargıtay, Başbakan Erdoğan'ın dava açması üzerine "Adam ol adam" başlıklı yazısı nedeniyle Ortadoğu Gazetesi yazarı Savaş Çolak'a verilen 6 bin TL'lik tazminat kararını bozdu.  Kurul, "yazıda geçen olayın gerçek olduğu gözetildiğinde ağır dahi olsa yapılan eleştirilerin hoşgörü ile karşılanması gerektiği sonucuna varılmalıdır. Eleştiri sert, kırıcı, incitici olabilir" dedi.  Karar emsaldir, ötesinde başka söze gerek yok.

Sayın Erdoğan ve A takımının özellikle Washington ve Londra  üzerinden (ara sıra da olsa!) gelen olumsuz eleştirilere  bu denli tahammülsüzlüğünü ise anlamakta da zorlanıyorum. Malum birileri kendisini övünce, yıllardır destek verince 'başımın üzerine buyrun' deyip, eleştirdiklerinde 'vaay hem de bana...?! ' diye kükreyemezsiniz, olmaz. Çünkü uluslar arası ilişkilerin doğasında duygusal gerekçeler, 'kara kaş, kara göz'  vb de olmaz.
Duygusal renklerin ilüzyonu işte böyle derin hayal kırıklığına uğratır, hayal kırıklıkları arka arkaya gelince ruh sağlığınız bozulur efendim, aman aman!

Padişah demiş iken...  Dün okuduğum bir haber adeta kanımı dondurdu.  İddiaya göre, Topkapı Sarayı Müze Müdürü Yusuf Benli, Harem Hünkâr Sofrası bölümünde bulunan 3.Selim'in tahtını müze içinde
oturduğu lojmana taşıttı. Yağmurlu havada gelişigüzel taşınan eşsiz eser, lojmanın giriş kapısında sonradan ekleme yapılan bölmelerden geçmeyeceği anlaşılınca bir süre kapıda bekletildi. Bu sırada yağmurdan korunmak için de tahtın üzerine beyaz branda örtüldü. Müze Müdürü Benli'ye tahtın geçmediği söylendi. Benli, sonradan ekleme bölüm için ''Yıkın yine de içeriye sokun'' talimatı verdi. Görevliler ekleme bölümü yıkmaya hazırlanırken, lojmanın iç kısmındaki orijinal kapının da dar olduğunun farkına varıldı.

Sonradan ekleme kısım yıkılsa bile tahtın geçmeyeceği müze müdürüne bildirildi.
Böylelikle taht lojmana girmekten kurtulup depoya götürüldü.  Müdür Benli ile ilgili iddialar bununla da
sınırlı değil. Müdürün özel misafirleriyle Mecidiye Köşkü'nde tarihi eserler üzerinde oturup kahvaltı ettiği de ileri sürülüyor. Bu nedenle köşkün 'İç Oda' olarak adlandırılan kısmında bulunan üzeri resimlerle süslü mermerden 14. Louis masasında lekeler oluştuğu ve lekelerin çıkmadığı belirtiliyor. (2)

Ne O (!) Osmanlı projesi, Hilafet, halifelik derken tek merkezden üretilen projelerin dışa vurumunda gelinen son nokta işte bu; AKP'nin gözde bürokratı Bay Benli galiba Topkapı Sarayını fazla içselleştirmiş! Haberler doğru, ise 3.Selim'in koltuğunu şimdiden kendisi için rezerv ediyor herhalde. Hani yarın seçimden sonra, ne olur ne olmaz, bakarsınız Mona Lisa misali yüzünün bir tarafında  'Mr. Başkan' diğer tarafında 'Halife' tebessümünü  saklı tutanlar, olura, 'Saray'da benim sayılır artık' falan demeye kalkarlar. Müdür bey de işini pardon beğendiği koltuğu anlaşılan şu andan sağlama alıyor!

Seçimlere sayılı günler kala...

Gündemin ara renklerindeki alametler dikkatinze sunulur!

(1) http://www.t24.com.tr/basbakan-elestiriyi-hos-gormeli/haber/149079.aspx

(2) http://www.hurriyetdailynews.com/n.php?n=ottoman-family-incensed-over-haphazard-handling-of-historical-throne-2011-06-03