Janus’un iki yüzü!
1 Haziran 2011
Hiçbir seçim sürecinde, bu denli belden aşağı operasyonlar, liderlerin birbirlerine hitaplarında bu denli uygunsuz yakıştırmalar sergilendiğini kimse söyleyemez. Sanki bugün birileri adeta ‘var olma ya da yok olma veya yok etme’ sınırında mücadele veriyor da...
Bu arada özellikle AKP’nin bazı isimlerinin ve de Sayın Erdoğan’ın son günlerde sergilediği aşırı saldırgan, gergin tutum ise oldukça dikkat çekici. Şimdi, perakende ! gündem irdelemelerini bir yana bırakıp, çemberi genişleterek arka plana dair bir detayı ilginize sunmak istiyorum efendim;
Haziran’da (kısa bir süre sonra) Türkiye’de seçimler var. Araştırmalara göre, AKP’nin ezici bir oy oranı elde etmesi, Anayasayı değiştirip referanduma gitmesini sağlayacak koltuğa sahip olması çok zor ama Adalet ve Kalkınma Partisi AKP 1. parti olabilir. (Yeri gelmiş iken CHP eski milletvekili, araştırmacı Bülent Tanla’nın, 2007’de 42 milyon 799 bin olan seçmen sayısının şimdi 52 milyon 700 bine çıktığını işaret ederek ‘’Bu ne TÜİK ne de MERNİS verilerini tutuyor. Bu anormal seçmen sayısı artışının nedenini derhal Yüksek Seçim Kurulu açıklamalıdır’ ikazına hep birlikte sahip çıkıp, cevabın peşine düşmeliyiz. Neredesin muhalefet partilerim, niye gereğini yapmıyorsunuz?)
Parantezi kapattık, nerede kalmıştık, bir daha altını çizelim; Haziran’da Türkiye’de seçim var ve Adalet ve Kalkınma Partisi yine söz sahibi olabilir.
Temmuz ‘da Tunus’ta seçimler var ve Tunus’ta da yeni kurulan Adalet ve Kalkınma Partisi’nin söz sahibi olması bekleniyor. (son açıklamalara göre Tunus’ta 24 Temmuz’daki seçimler Ekim’e de ertelenebilir) Tunus’ta liderlik yarışında güçlü görülen bir diğer isim ise Arap isyanlarının başlamasıyla Londra’dan gönderilen pardon apar topar gelen, bizdeki AKP’i kendisine rol modeli olarak kabul eden Bay Gannuşi.
Eylül’de ise Mısır’da seçim var. Mısır tüm Arap dünyası için son derece önemli, belirleyici bir siyasal merkez. Mısır’daki seçimlerde de Adalet (ve de Özgürlük) Partisi’nin etkili olması bekleniyor.
Aynı şekilde Arap isyanlarında önde duran FAS'ta da Adalet ve Kalkınma Partisi birden oldukça etkili oluverdi. Ne tesadüf değil mi?!!!
Ülkeler farklı ama parti isimleri aynı.
Bu arada bütün bu partilerin programlarındaki bazı önemli temaların da birbirlerinden çok uzak olduğunu söylemek de imkansız.
Bu ‘adaş’ partilerin bir ortak özelliği daha var; siyasal islamcı yönetim tarzına yakın durmaları. Laik yönetim modelini açıkça red eden Tunus, Fas, Mısır’daki Adalet ve Kalkınma Partilerinin liderleri, yönetim kadrosunun ve de bu ülkelerdeki liderlik yarışında şanslı gözüken diğer adayların bir çoğunun bir başka ortak özelliği ise köktendinci anlayışla kurulmalarına rağmen son yıllarda evrim geçirerek ! entegrizmi benimseyen, ılımlı islamcı modeli strateji olarak kabul eden ‘Müslüman Kardeşler’ örgütünün üyeleri olmaları.
Şimdi, okuyacağınız bu bölümü şu günlerde bir kez daha okumaya başladığım bir araştırmadan aynen alıntılıyorum (1);
‘ Müslüman Kardeşler Örgütü uluslar arası ve bölgesel dönüşümleri tetikleyerek , örgüt ağının faaliyetlerini toplumun akla gelebilecek her alanına yaymaktadırlar. Yeni stratejileri ‘şiddete dayalı
olmayan’ bir toplumsal devrimi ve politik sürece alt üst edici bir şekilde katılmak yoluyla erki ele geçirmeyi öngörmektedir.
Müslüman Kardeşler Örgütü hangi ülkede faaliyet gösterirlerse göstersinler farketmeksizin, yerel koşullara uyum sağlamada tipik bir esneklik ve heves gösteriyor olsalar da, aslında tüm İhvani gruplar aynı temel yöntemleri izlemektedirler. Müslüman Kardeşler’in örgüt içi bir dökümanı net bir stratejiyi ortaya koymaktadır; ‘ Önce bireyi kazan, ikinci aşamada ailenin manevi eğitimini sağla, üçüncü aşamada topluma dini esaslara göre yönetimi, siyasal islamı kabul ettir ve ikidarı ele geçir.’
Bu satırlar sizlere ne, neleri hatırlattı?
Başta Londra ve Washington’daki bazı teorisyenler, radikal dinci eğilimlere karşı tampon oluşturduklarına inanarak bir süreden bu yana destekledikleri sözde ılımlı dinci bu örgütlerin aslında problemin de önemli parçası olduklarını göremiyorlar mı?! Sonuçta oyun kurucu geniş bir çoğrafyada ‘ al gülüm ver gülüm’ derken laik sistemlerin yıkılmasına bir biçimde destek vermeye devam ediyor. Okuduğum araştırmadan vurucu bir örnekle sözü bağlayayım…
JANUS’un yüzleri (*)…
Fransa’da yaşayan Tunus kökenli Samia Labidi anlatıyor; ‘bizler, reform ve laiklik yanlısı olanlar, özellikle de kadınlar, siyasal islamın ilk kurbanlarıydık; biz bunun esas nedenine aşina olduğumuz için onunla içeriden savaşma amacıyla bir iletişim ağı kurma ihtiyacındayız. Evrensel bir tehlikeye karşı bir platforma ve sesimizi yükseltme imkanına ihtiyacımız var. Ne var ki bugün reformcu ve LAİKLİK yanlısı Müslümanlar , internette bile kimliklerini açıklamaktan korkuyor, takma adlar kullanmayı tercih ediyorlar..’
Samia Labidi’nin çığlığındaki mesajı alabiliyor musunuz ey değerli okur?
Siyasal islamcı yönetimlere teslimiyet rüzgarlarının, bu strateji benimseyen partilerin, örgütlerin karşısında duran tüm reformcu ve LAİKLİK yanlısı olanlara demek ki nasıl bir baskı yapılıyor, caydırıcı hangi yöntemler uygulanıyor, ‘laikliği savunmak’ adeta suç haline getiriliyor olmalı ki insanlar korkularından kimliklerini gizleyerek, takma ad kullanarak ancak düşüncelerini ifade edebiliyorlar.
İleriii demokrasinin bu zihniyetlerde geldiği nokta bu işte ...
Senin gibi düşünmeyene kırk satır. Bu Tunuslu hanımın yaşadıkları, itiraz ettikleri bugün çoğunuz, çoğumuz için çok mu yabancı?!!!
Sandığa gider iken….
Arka planlarda bekleme halinde iken, adeta kopyalanıp, çoğaltılarak geniş bir çoğrafyada teker teker sahne önünde konumlandırılan Janus’un yüzlerini umarım aklınızdan hiç çıkarmazsınız ey Cumhuriyet aşığı okur.
* Janus; Romalıların inancına göre evlerin kapılarını bekleyen ve bir yüzü bir yana diğeri öbür yana bakan iki yüzlü mitolojik kahraman.....
(1)Diğer Müslümanlar. Derleyen, Z. Baran, Remzi Kitabevi.