HABER/YORUM:

 

Petrol savaşları derken başak savaşları da devrede !

20 Şubat 2012
 YENİLEME: 8 NİSAN 2012 -DİĞER ARAB BAHARI
 YENILEME: 31 Temmuz 2012-20 YIL SONRA SOFRADA NE OLACAK?
 YENILEME: 18 AĞUSTOS 2012-KURESEL ISINMA İSYAN ETTİRİYOR

 Geniş bir coğrafyadaki kargaşanın, kaosun tüm nedenini, petrole , enerji kaynaklarına bağlayanların gözardı ettikleri asıl önemli gerçek; 'dünyada kırmızı alarm veren, kıtlık , açlık tehlikesi...

Bu tehlike ulusal güvenlik sorunu yaratmaktadır. Petrol olmadan yaşarsınız ama ya başta buğday, temel gıda maddeleri olmadan?!  

Kırmızı alarm veren açlık, kıtlık krizi nedeniyle... Petrol savaşlarına  'başak/buğday savaşları' da eklenmiştir...  Bereketli tüm tarım arazileri (birileri ! için) hedeftedir.   

Bakınız bilim dünyası artık nelerin peşinde, aciliyete bir kaç önemli örnek;

...

Geleceğin yiyeceği ‘laboratuvar hamburgeri’..

İnsanlığın önümüzdeki yıllarda gıda sıkıntısı çekeceği, özellikle de et ihtiyacının çok artacağı tahmin ediliyor...  Gelecekte dünyanın karşı karşıya kalabileceği açlık riskine bir çare olarak görülen yapay et, önümüzdeki Ekim ayında, test aşamasına gelecek.Independent'ın haberine göre kimliği açıklanmayan bir kişinin bağışıyla üretilen ve 250 bin euroya mal olan sentetik et, dünyaca ünlü şef Heston Blumenthal tarafından pişirilecek. Ancak, bu hamburgeri ilk kimin tadacağı henüz bilinmiyor.Bilimadamları laboratuvarda üretilecek etlerin çok daha sağlıklı olabileceğini, bakteri riskinin azalacağını savunuyor.

http://www.hurriyet.com.tr/planet/19957963.asp   

 

***

Bu kısa haberi dikkatinize sunduktan sonra, sözü bağlayalım;  

Ve en ürkütücü olanı da bizde ne yetkililer ne de vatandaş (çoğunlukla) gelecekle ilgili değil... Geleceği öngörüp tedbir almak, alternatif çözümler üretmek yerine 'anı yaşamayı', gündemde kendilerine sunulan üzerinden ahkam kesmeyi  tercih ettikleri için , öngöremedikleri o an geldiğinde artık yapılacak fazla birşey de kalmayacaktır. 

Bakalım; petrolün kralları ile 'başak'ın kralları aynı devler mi olacak?   

Cevap arayışı bu dönemin savaş coğrafyasında kaderleri tayin edecek!   

Bugün açlık, kıtlık tehlikesi ulusal güvenlik sorunu boyutuna ulaşmıştır.

Unutmayalım ki açlık, sefalet terör üretir , zorunlu göçleri tetikler, kargaşa yaratır ki bu tehlikeli sürece girilmiştir. BM raporlarına göre halen dünyada her altı kişiden biri kronik açlık sorunuyla karşı karşıyadır ve yaşamakta olduğumuz küresel ekonomik kriz ise açlık sorununu çok hızla derinleştirmektedir.

Uzmanlar 21. yüzyılda  ülkeler arasındaki mücadelenin enerji, su ve tarıma uygun topraklar üzerinde  yoğunlaşacağını altını çizerek vurgulamaktadırlar.

O halde?

Bir daha soralım; bereketli topraklar nerede?

 

***

YENİLEME: 8 NİSAN 2012

 

ÇOK GÜZEL BİR MAKALE, mutlaka okuyup, arşivinize dahil etmelisiniz. Thomas l. Friedman'ın NewYork Times'daki (8 Nisan 2012) makalesi 'the other Arab Spring' başlığını taşıyor. Ortadoğu'da, Arab ülkelerinde bozulan ekolojik denge, kuraklık ve kıtlık sorunun kırmızı alarm seviyesinde olduğuna dikkat çekiyor Friedman ve mevcut siyasal kargaşaya çok farklı bir perspektiften arka plan sunuyor, özellikle şu paragrafları çok dikkat çekici;

 

'..Take Syria. “Syria’s current social unrest is, in the most direct sense, a reaction to a brutal and out-of-touch regime,” write Francesco Femia and Caitlin Werrell, in a report for their Center for Climate and Security in Washington. “However, that’s not the whole story. The past few years have seen a number of significant social, economic, environmental and climatic changes in Syria that have eroded the social contract between citizen and government. ... If the international community and future policy makers in Syria are to address and resolve the drivers of unrest in the country, these changes will have to be better explored.

..From 2006-11, they note, up to 60 percent of Syria’s land experienced one of the worst droughts and most severe set of crop failures in its history. “According to a special case study from last year’s Global Assessment Report on Disaster Risk Reduction, of the most vulnerable Syrians dependent on agriculture, particularly in the northeast governorate of Hassakeh (but also in the south), ‘nearly 75 percent ... suffered total crop failure.’ Herders in the northeast lost around 85 percent of their livestock, affecting 1.3 million people.” The United Nations reported that more than 800,000 Syrians had their livelihoods wiped out by these droughts, and many were forced to move to the cities to find work — adding to the burdens of already incompetent government...'

 

....And a lot more mouths to feed with less water than ever. As Lester Brown, the president of the Earth Policy Institute and author of “World on the Edge,” notes, 20 years ago, using oil-drilling technology, the Saudis tapped into an aquifer far below the desert to produce irrigated wheat, making themselves self-sufficient. But now almost all that water is gone, and Saudi wheat production is, too. So the Saudis are investing in farm land in Ethiopia and Sudan, but that means they will draw more Nile water for irrigation away from Egypt, whose agriculture-rich Nile Delta is already vulnerable to any sea level rise and saltwater intrusion...'

 

Makalenin tamamı için bakınız; 

 

http://www.nytimes.com/2012/04/08/opinion/sunday/friedman-the-other-arab-spring.html?pagewanted=2&;_r=1&seid=auto&smid=tw-NYTimesFriedman

 

 ***

 

YENİLEME

 

31 TEMMUZ 2012/MİLLİYET

20 YIL SONRA SOFRADA NE OLACAK?

 


Gıda uzmanları, gıda fiyatlarındaki dalgalanmalar ve nüfus artışı nedeniyle besin ürünleri konusunda yeniden düşünmek gerektiğini belirtiyor. Peki 20 yıl sonra tabağımızda neleri görmek mümkün?


ingiltere'de et fiyatlarının beslenme üzerinde büyük etkisi olacağı tahmin ediliyor. Gıda sanayinde görev yapanlar önümüzdeki 5-7 yıl içerisinde et fiyatlarının iki katına çıkacağını ve etin lüks gıdalar arasında yer alacağını tahmin ediyor.
Batı'da çoğu kişinin ucuz ve bol etle büyüdüğünü belirten gıda uzmanı Morgaine Gaye "Fiyat artışı nedeniyle eti yeniden lüks gıda arasında görmeye başlıyoruz. Bu nedenle etin yerine geçecek yeni ürünler arıyoruz" diyor.
Peki etin yerini ve midelerimizi neler doldurabilir?

Böcekler


Gaye, böceklerin beslenmemizde temel maddelerden biri haline geleceğini söylüyor.
Hollanda'daki Wageningen Üniversitesi'ndeki araştırmacılar böceklerin ete eşdeğer önemli bir protein kaynağı olduğunu belirtiyor. İnsanların yiyebileceği türden 1,400 böcek bulunuyor ve bunlar sığıra kıyasla daha az masrafla, daha az su tüketerek ve çevreye daha az zarar vererek üretilebiliyor.
Bu böcekler toplayıcılık yaparak beslenenlerin yediği türden ham bir şekilde tabağımıza gelmeyecek tabi. Böcekten yapılma burger ve sosisler görünüm olarak etten yapılanlara benzeyecek.
Gıda uzmanı Gaye, çekirge ve cırcır böceklerinin öğütülerek burgerlerde kullanılacağını açıklıyor.
Hollanda hükümeti böceklerin temel beslenmeye girmesi için ciddi bir para ayırıyor. Araştırmalarda ve böcek çiftliklerini düzenleyecek yasaların hazırlanmasımda kullanılmak üzere bir milyon euro ayrıldı.
Dünya nüfusunun önemli bir bölümü gündelik besinlerinin bir parçası olarak böcek tüketiyor. Tırtıl ve çekirge Afrika'da, ağustos böcekleri Tayland'da, yaban arısı ise Japonya'da gözde yemekler arasında yer alıyor.
Deneysel Gıda Derneği ile ortaklaşa çalışan Gaye, Avrupalılar ve Kuzey Amerikalılar açısından böceklerin imajını değiştirmek gerektiğini, bunun bir parçası olarak 'böcek' kelimesi yerine "mini besi hayvanı' teriminin kullanılabileceğini vurguluyor.

Ses dalgası ve besinler
Besinlerin görünüm ve kokularının yeme alışkanlıklarımız üzerindeki etkisi biliniyor. Fakat sesin tat üzerindeki etkisi konusunda yeni araştırmalar yapılıyor. Oxford Üniversitesi'nden bilim insanlarının yaptığı yeni bir araştırma belli ses tonlarının besinleri daha tatlı ya da acı yapabildiğini ortaya koyuyor.
Bu araştırmaya katılan ses marka şirketi Condiment Junkie'den Russel Jones "Hiçbir tecrübeyi tek duyumla edinmeyiz. Besinlerin görünümü ve kokusuna çok fazla dikkat yöneltiliyor ama ses de bir o kadar önemli" diyor.
Oxford Üniversitesi'nde deneysel psikoloji profesörü Charles Spence'in yürüttüğü araştırma, arka plan seste kullanılan dalgaları değiştirme yoluyla besinlerin tadını değiştirmenin mümkün olduğunu ortaya koydu.
Jones, "beyinde ne olup bittiğini henüz bilmiyoruz, ama birşeyler oluyor ve bu da heyecan verici" diyor.
İngiliz şef Heston Blumenthal ses ve yemek bağlantısını restoranında uygulayarak sunduğu bir deniz ürününün servisini yaparken iPod eşliğinde deniz kıyısı sesleri dinletiyor ve bunun yemeğe tazelik hissi kattığı belirtiliyor.
Bu alanda daha yaygın bir uygulama geliştirilerek müzik kullanma yoluyla tatta değişikliğe yol açmayacak şekilde sağlığa zararlı bileşenlerin giderilmesi üzerinde çalışılıyor.
Ses frekansının besinleri daha tatlı kıldığını belirten Jones, besinlerdeki şeker oranının düşürülebileceği ve müzik yoluyla aynı tatlılık hissinin yaratılabileceğini söylüyor.
Gıda şirketleri besin ile ses arasındaki bağlantı olgusunu paketlemede giderek daha fazla kullanmaya başladı. Bir cips firması paketlemede daha hışırtılı bir materyal kullanarak tüketicilerde daha taze cips yiyorlarmış hissi yaratmaya çalışıyor. Ayrıca besinlerin tadını artırmak için paketlerin üzerinde ne tür müzik ya da ses eşliğinde yenilmesi gerektiğine dair öneriler de yer alabilecek.
Beyaz eşya firmalarının, buzdolabının çalışırken çıkardığı sesle oynayarak tüketicilerde sakladıkları gıdaların taze olduğu hissini yaratma konusunda çalıştığı belirtiliyor.

Laboratuarda et üretimi
Bir süre önce Hollandalı bilim insanları laboratuarda et üretmeyi başarmıştı. İneklerden alınan kök hücreler kullanılarak kalamar görünümünde kas dokusu üretilmişti. Bu yıl sonuna kadar dünyanın ilk "laboratuar burgeri"nin üretilmesi planlanıyor.
Cardiff Üniversitesi'nde sosyal bilimci Dr Neil Stephens, laboratuarda et üretimi konusunda ilk bilimsel araştırmanın Amerika uzay araştırmaları merkezi NASA tarafından finanse edildiğini söylüyor. NASA, on yıl önce başlattığı bu çalışma ile uzayda astronotların beslenmesi için bu tür etlerin kullanılması olanaklarını araştırıyor.
Bu çalışmaları yürüten bilim insanları, laboratuarda üretilen etin daha etkili ve çevre dostu olduğunu ifade ederek bu etin üretimini teşvik ediyor.
Oxford Üniversitesi'nde yapılan bir araştırma, laboratuarda üretilen et sayesinde enerji ve su tüketimi yanında, sera etkisi gösteren gazların da azaltılacağını ortaya koyuyor. Bu etin üretilmesi için geleneksel besi hayvanı yetiştirirken kullanılan topraktan çok daha az toprak gerekiyor. Buna ek olarak etin yağ miktarının azaltılması ve daha besleyici hale getirilmesi de mümkün.
Hollanda'daki Maastricht Üniversitesi'ndeki araştırmanın başında bulunan Prof Mark Post laboratuarda üretilen eti normal etten ayırt edilemez kılmaya çalıştıklarını ama çok farklı görünümde de ortaya çıkabileceğini belirtiyor.

Su yosunu
Araştırmacılar kıt bulunan toprak ve tatlı su kullanımına gerek olmaksızın okyanusta yetişen yosunla insanların da hayvanların da beslenebileceğini belirtiyor. Ayrıca yosunun biyo yakıt olarak kullanılması ile petrole olan bağımlılığın da azaltılabileceği vurgulanıyor.
Sürdürülebilir gıda sanayi ile ilgili bazı kişiler yosun çiftliklerinin dünyanın en büyük çiftlikleri haline gelebileceğini ifade ediyor. Asya'da uzun süredir besin zincirinin bir halkası olan yosun Japonya'da da büyük çiftliklerde üretiliyor.
İngiltere'deki Su Yosunu Sağlık Vakfı'ndan Dr Craig Rose bu bitkinin yeryüzünde en hızlı yetişen bitki olduğunu ifade ederek avantajlarını vurguluyor.
Sheffield Hallam Üniversitesi'nde yapılan bir çalışmada, ekmek ve hazır gıdadaki tuzun yerine yosun granüllerinin kullanılması, böylece kalp ve tansiyon hastaları için tuzun zararlı etkisinin giderilmesi hedefleniyor.
Dünyada 10 binden fazla yosun türü bulunuyor ve herbirinin tadının farklılık gösterdiği belirtiliyor.
http://dunya.milliyet.com.tr/20-yil-sonra-sofrada-ne-olacak-/dunya/dunyadetay/31.07.2012/1574200/default.htm

 

          ***

YENİLEME: 18 AĞUSTOS 2012

 

 

 

Küresel iklim değişikliğinin etkileri, geniş bir coğrafyada gözleniyor. Bir andan kuraklık, bir yandan seller, büyük göç hareketlerine neden oluyor. Yerlerinden olanlar, başkalarını yerlerinden ediyor. Kaynakları iyi yönetemedikten sonra, en güçlü diktatörlükler bile devrilebiliyor.

Dünyada gıda fiyatlarının tavan yaptığı bir dönemde Tunuslu işportacı Muhammed Buazizi, gıda satmasına vermeyen polisi protesto amacıyla 11 Ocak 2011'de kendisini yakmış, Arap Baharı bu kıvılcımla başlamıştı. İşte diğer örnekler:

 

 

 

http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/galeridetay.aspx?cid=59510&;rid=4369&p=2