BUGUN GAZZE'YI MILLI MESELE YAPANLARA HATIRLATMA NOTLARIDIR...    

Gazze bizim milli davamız değildir.  

Peki, Bu konuda niye sesiniz çıkmaz ey Ankara!  

Ateş hattı Kerkük 

13 Eylul 2011 de guncellendi

2006 yılında hazırladığım bu yazı dizisi, Türkmenlerin kalbinden, Kerkük'ten Ankara'ya haykırışı anlatıyor..  

(3 Bölümdür)   

 EK olarak; ITC Basın Açıklaması;' ITC'nin Washington'a yaptığı tarihi seyahatinin gerçekleşmesinde değerli yardımlarda bulunan, Washington'daki temaslarımızda büyük emeği geçen;
Sayın Nurten URAL, ATAA Başkanı Sayın Günay EVİNÇ, ATAA Başkan Yardımcısı Sayın Güler KÖMÜRCÜ, Yazar  ve katkısı olan herkese ayrıca teşekkür eder, şükranlarımızı sunarız... Irak Türkmen Cephesi Genel Başkanlığı  

...

 3 günlük Kuzey Irak, Erbil, Kerkük notlarım; (G.Kömürcü)      

 

 Ateş Hattı Kerkük - 1
Şehirde her şey karaborsa, maaş yok, elektrik yok, su yok.. Her
gün bir şeyler eksiliyor Kerkük'ten. Irak petrolünün yüzde 40'ına sahip
Kerkük'te, Türkiye'nin 'ben de varım' diyebilmesinin ön koşulu Türkmenlerin
haklarına sahip çıkmasından geçiyor.
Kerkük'ün resmi dili Kürtçe olmuş AKP Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ ve CHP Tokat
Milletvekili Orhan DİREN ile birlikte geçtiğimiz hafta Kuzey Irak'a (Erbil ve
Kerkük) yaptığımız seyahatin ilk notlarını perşembe ve cuma günkü yazımda sizlerin ilgisine sundum. Şimdi, bugün itibarıyla da
dikkatinizi daha yüksek seviyeden cezbetmeye kararlıyım efendim, sizleri Irak
Türklerinin başkenti, milli davamız, Türk yurdu Kerkük'e götüreceğim.
Bu yazı dizisini okur iken, Kerkük'e sinmiş acının kokusunu
hissettiğinizde kendimizi sorgulamamızı istiyorum, burnumuzun direği sızlar
ise... Ankara'ya bağıralım feryad-ı figan... Noterlik yapsın duygularınıza
okuduklarınız, Kerkük Bağdatlaşmış, Türkmeneli Kerkük sizlerin gözünün önünde,
sizlerin seyirliğinde Kürtlere, Barzani'ye, Barzani'nin Büyük Kürdistan
projesine merkez olarak teslim edilmek üzere. (SAM AMCAMIN da arka çıkmasıyla)...
Siyasi ve stratejik arka plana projeksiyon yapmadan, duygularımızın
rehberliğinde kısa bir şehir turu ile başlayalım mı Kerkük'ü tanımaya?
DERİN BİR ACI ÇÖKMÜŞ ŞEHİRE
Kerkük'te her şey karaborsa, maaş yok, pazar yok, elektrik yok,
su yok... Yok... Her gün bir şeyler eksiliyor Kerkük'ten, gündüzler başka acı,
geceler ise bitmek bilmeyen patlamalar, silah seslerinin uğultusunda zor saatler
zamanın kaydına geçiyor... Kürtçe resmi dil olmuş, daha ne olsun Türkmen
elinde?!
Türkmen mahallelerindeki taş evlerin duvarlarına sarılmış mor
renkli sarmaşıklar sanki adım başı dizilmiş barikatlara, bombalara, çığlıklara,
silah seslerinin havaya bıraktığı yankıya, umutsuzluğa, yalnızlığa, sahipsizliğe
dolana dolana bükülüyordu Kerkük'e... Derin bir acı çökmüş şehre, alışmak mümkün
değil diyeniniz varsa yanılıyor, silah seslerine çocuklar bile alışmış adeta,
biri diğer duyguya engel değil elbette, acıya alışkanlık teslimiyet anlamına
gelmiyor. Türkmenler direniyor, Türkmenler Kerkük'ü gerekirse elde silah, son
nefer, son nefes kalana kadar direnip teslim etmemek kararında.
Gelelim Kerkük'te, direniş cephesinde olan bitene değişik
açılardan bakmaya... Ben sizlere bu gezide 'bana gösterileni' aktaracağım, bana
gösterilen vurgusu da şu demek; birileri benim kaydıma, sizin görmenizi
istediklerini -kısıtlı ve de tek boyutlu- biçimde sundular. Orada cephede olan
biten, bu kısa zamanlık Kerkük gezisinde bize sunulandan ibaret değildi elbette.
Şimdi, ben elimden geldiğince gözümüzden kaçırılmak isteneni de sizin
algılarınıza sunmaya çalışacağım. Kerkük'ün kurtuluşu adına saf tutanlardan
bazılarının verdiği siyasi mücadele, hükümetin pasif dış politika kurgusuyla
akortlu, adeta kamu iktisadi kuruluşuna dönmüş yani KİT'leşmiş vaziyette.
Türkmenler parçalanmış bir politik hareketle siyasi mücadele veriyorlar, bütün
gruplar tek çatı altında güçlü bir direniş sergileyemiyorlar ne yazık ki.
Kerkük'te vitrinin gerisindeki Hüsamettin Türkmen, Feryad Tuzlu, Abbas Beyatlı,
Necmettin Kasap, Taki Mevla ile görüşmeden bu direnişin bütün cephelerini-geri
planını objektif size aktarmam imkansız. Görüşemedik, niye mi? Ortam elvermedi
desem.!!! Belki bir dahaki sefere...
AKSİYONEL DURUŞ ŞART
'Direniş hedef olmalı, pasif politika ile olmaz, aksiyonel
duruş şart' diyor bir Türkmen dost...
Türkmen siyasi arenasına yukardan bakalım şimdi... Saadettin
ERGEÇ'in başkanlığını yaptığı Irak Türkmen Cephesi çatısı altında 4 parti
bulunuyor: Milli Türkmen Partisi, Bağımsızlar Harekatı, Adalet Partisi ve
Türkmen İslami Harekatı. ITC yani Irak Türkmen Cephesi dışında kalan Türkmen
gruplarının bazılarının Şii'lere bazılarının da Kürtlere yakın durduğu
belirtiliyor. Türkmen Cephesi'ne katılmayan bir de Kürtlerin geride durup
hareketi bölmek için manipüle ettiği tabela partileri mevcut. Konuştuğum Türkmen
Cephesi'nin önde gelen isimleri (Cemal SAN, Enver BAYRAKTAR, Kenan ŞAKİR, Hasan
TURHAN...) siyasi parçalanmışlığımızın nedeni sahipsizliğimiz, Türkiye, acilen
parçalanmış Türkmen harekatını tek-güçlü bir platformda birleştirmeli ki
Kürtlerin Kerkük'ün statüsünü değiştirmesi planı bozulsun' diyorlar. Ancak
duyduklarım gösteriyor ki cephe ve Türkmen direnişinin diğer temsilcileri
arasında malum hastalığımız -koltuk-temsil-liderlik-kavgası da belirleyici
olarak parçalanmışılığın temel nedenleri arasında yer alıyor.
TÜRKİYE ÜZERİNE DÜŞENİ YAPMALI
Bir örnek muhalif görüş size: 'Kerkük İl Meclisi üyesi,
Türkmen-eli Partisi Başkan Yardımcısı Ali Mehdi Sadık diyor ki; 'Sağlıklı çözüm
sağlıklı teşhisten geçer, günümüzde maalesef Türkmen hareketine kapsamlı bir
şekilde bakılmamaktadır, vesile amacın önüne geçmiş, aracın başındakinin
istedikleri gaye şeklinde telakki edilmekte, tablonun bütününe bakma cesareti
gösterilmemektedir, gerçeklerle gösterilenler çok farklıdır, doğru çözüm
verilerin ve gerçek temellerin üzerinde inşa edilmeli, yoksa günümüzde olduğu
gibi Türkmen halkının (3 Milyon) ve Türkmen seçmenin (Nüfus/2=1.5 Milyon) yüzde
%5 oyunu alan bir ITC (ITC nin oyu 75000), seçim hezimetini gizlemekle
başındakilere hesap sormanın yerine daha fazla destek vermekle, hesap
sorulmasını engellemekle bir yere varılamaz, sadece Ergeci memnun eder. Türkiye
daha ne kadar Türkmen halkının görüşü ve diğer Türkmen partilerini ihmal edip
sadece ITC ye destek olur, ITC'yi kuran ve yaşatanlar son iki yıldan beri
yapılan ısrarlı yanlışlıklar yüzünden ITC'den ayrılmışlardır, bugün başında
olanlar ise ITC'nin kuruluş felsefe ve esprisini kavramamaktadır. Artık bu
gerçekler görülmeli ve sağlıklı kapsamlı bir Türkmen ana partisi veya işleyen
bir Türkmen platformunun kurulması için Türkiye üzerine düşeni yapmalıdır.' 
 
* * *

Ateş Hattı Kerkük - 2
Kerkük'te yaşayan Türkmenler, Kürtler'in gücü eline geçirip
etnik temizliğe girişmesinden endişeliler. ITC yöneticileri, 'Kürtlerin kente
ilişkin talebi devam ettikçe kan dökülmesi kaçınılmaz gözüküyor' diyor
Türkmenler'de soykırım endişesi
Türkmen elinin kalbi Kerkük'ün Ankara'ya haykırışını anlatmaya
devam ediyoruz. Dizimizin bu ikinci gününde sorunlara çözüm önerileriyle
bakacağız. Ancak bir defa daha altını çizmek zorundayız ki; Irak petrolünün
yüzde 40'ına sahip olmasına (10 milyar varil civarında petrol rezervine) rağmen
hala otomobillere bidonla benzin doldurulan Kerkük'te Türkiye'nin bölgede ben de
varım diyebilmesinin ön koşulu Türkmenlerin hak ve çıkarlarını koruyabilmesinden
geçmektedir. Gelgelelim dünkü bölümde de sizlere uzun uzun aktardığım gibi,
Türkmenlerin şu andaki parçalı politik vitrinleri ve Ankara'nın da sorunlara
ilgisizliği nedeniyle Türkmen kardeşlerimizin akıbeti giderek meçhulleşmekte.
Bunun sonucunda 2007 Irak referandum sürecinde Kürtlerin karşısında etkili
olmaları da zor bir ihtimal halini almakta.
Durdurulamayan peşmerge göçü şehrin demografik yapısını
değiştirmekle beraber silahlı güç olarak da Türkmenler karşısında ezici
potansiyel oluşturmakta. Son 2 yılda 300 bin Kürt, Kerkük'e göç etmiş ve hala
Kerkük'ün etrafında yeni yerleşimlerin inşaatı da devam ediyor. Barzani'nin
kontrolünde oluşturulan Kürt mahallelerine 'mobil seçmen' yerleştirme projesi
ile elde edilmek isteneni daha fazla açıklamaya gerek olduğunu sanmıyorum.
BM'Yİ GÖREVE ÇAĞIRIRIZ
Ve şimdi, bir başka aciliyete odaklanıyoruz, Türkmen ilinde
etnik temizlik endişesi giderek derinleşiyor; Türkmen eli soykırım tehdidi
altında. Önümüzdeki referandumda Kürtlerin gücü ellerine geçirip etnik temizliğe
girişmelerinden korkan soydaşlarımız Kerkük'te kan gövdeyi götürecek
tedirginliği içindeler. Bitmedi... 'Kerkük'te kan gövdeyi götürme ihtimali'
sadece referandum sonrası gelişmelere de bağlı gözükmüyor. Referanduma kadar
olan bu önümüzdeki dönem de son derece büyük tehlikelere gebe gözüküyor.
Kerkük'te konuştuğum ITC'nin tepesindekilerin görüşü ortak, diyorlar ki;
'Kürtlerin Kerkük talebi devam ettikçe de kan dökülmesi kaçınılmaz gözüküyor.'
Kerkük ateş altında, Kerkük yalnız ve gidişat hiç iyiye değil...
ITC'nin tepe isimlerinden Cemal Şan bu arada önemli bir uyarı
yapmakta; 'Kerkük Kürt bölgesine ilhak edilirse BM ve Türkiye'yi müdahaleye
çağırırız. Kürtler boşuna Amerikalılara bel bağlamasınlar.'
ITC Wasington temsilcisi Orhan Ketene de diyor ki; 'Üstelik
gelmekte olan felaketin boyutu sanılandan da büyük. Türkiye şayet Kerkük'ü
Kürdistan'a kaptırıp, Türkmen katliamına sırtını döner ise, önümüzdeki yıllar
içinde Güneydoğu'muza yansıyacak sıkıntılara da şimdiden hazır olmalıyız. Kerkük
düşerse, Kerkük Barzani'ye teslim edilirse arkasından Türkiye'nin tehdit
algıları da katlanacaktır.'
TÜRKİYE'DE İKTİDARIN BAŞINI YER
Peki bu felaketi nasıl durduracağız, teşhis tamam ya
tedavi-çözüm ne? Çözüm; Türkmen Özerk Bölgesi elbette... Bu arada 2007'deki
referandumun da bir biçimde en az 5 yıl ertelenmesini sağlamak zorundayız. Peki
bu hangi yol haritasıyla olacak? Türkmen Cephesi Washington Temsilcisi Orhan
Ketene'nin önerisi oldukça radikal, diyor ki Sayın Ketene;
'Maalesef Türkmenler kendilerini aktif olarak savunmak yerine
hala eskiden kalma 'pasif savunmada' devam ediyorlar. Bunun başlıca
sebeplerinden birisi; direniş yönteminin yetersiz olması, bir diğeri ise
kendilerini 'yalnız' hissetmeleri. Kürtlerin arkasında ABD vardır, Şiilerin
arkasında İran vardır, Arap milliyetçilerin arkasında Suriye vardır, Sünni
İslamilerin arkasında ise Suudiler vardır. Türkmenlerin arkasında ise Türkiye
olmalıdır. Türkiye'nin artık masaya yumruk vurma zamanı gelmiştir. Türkiye artık
bölgedeki gücünün ve potansiyelinin farkına varmalıdır ve ona göre hareket
etmelidir. Yoksa çok geç kalacaktır. Bu geç kalma Türkiye'deki iktidarın da
başını yiyecek güçtedir.
Irak'ta Türkmenlerin kendi şehirlerini ve köylerini savunmaları
gereklidir. Kürtler kendi devletlerini ilan noktasına geldiler, Şiiler ise geri
kalan Irak'ı ele geçirme çabasında. Türkiye, ne pahasına olursa olsun ve bir an
önce 'Türkmen Savunma Gücünü' kurmalıdır.'
Kerkük'ten son söz; eğer Irak'ta dengeler bozulur ve silahlar
konuşmaya başlarsa Türkmenler mazlum ve ezilen hatta katledilen halk olacaktır.
Dileriz dengeler bozulmaz, silahlar konuşmaz, yaşayan halklar mazlum olmaz.

YARIN: ERBiL VE KÜRT BEYLERİ...

* * *

Ateş Hattı Kerkük - 3
Erbil demek Barzani demek ama Kuzey Irak demek sizin sandığınız
gibi Barzani demek değil. Kuzey Irak'ta Suriye ve Türkiye sınırına yakın
yerleşik Bervari, Zebari, Herki, Sindi ve Guli aşiretleri zamanında Barzani'ye
karşı direniş gücü oluşturmuşlar. Sonra? Sonrasında sustuk... Bilmemiz gereken
şu; iyi niyetli, aklıselim Kürt beyleri de var. Ama mümkün mertebe pasifize
ediliyor
Erbil, Barzani demek
Irak Kuzeyi'nde, Barzani'nin Erbili'ndeyiz! Aslında bu kent
kuzeydeki ilk Türkmen kenti ne yazık ki yıllar önce Kürt işgaline uğramış.
Burada konuştuğumuz Kürtler, Erbil'den bahseder iken sanki
Paris'i kastedercesine gözleri ışıl ışıl konuşuyorlar. Birbiri ardına dizilmiş
kamyonetlerden bidonla satın aldığınız benzini aracınıza huniyle
dolduruyorsunuz. Şehrin içinde sokaklarda ilk gözüme çarpan yıkık dökük evlerin
damlarındaki çanak antenleri. İlk anda fark ettiğim bir diğer detay ise;
yollardaki adım başı polis kontrol noktaları. Kürtler Araplar'dan hoşlanmıyor,
hatta korkuyorlar, polis kontrol noktaları şehre giren Araplara ve olası Arap
direnişçilere karşı alınmış bir tedbir.
Sosyal hayata yansıyan en belirgin görüntü ise elbette
adaletsiz gelir dağılımı. Yukarıdakiler ve aşağıdakilerin birbirine oranı
yerleşim merkezlerine, kıyafetlere, ticareti elinde tutanlara baktığınızda
apaçık fark ediliyor. Yukarıdaki Barzani ve etrafı, aşağıdakiler ise geride
kalan vatandaş... Erbil Kalesi'ne gittiğimizde çocuklar çöpten yiyecek
topluyorlardı, şehrin bir başka bölgesinde ise Barzani'nin etrafında
nemalananların villa inşaatları devam ediyordu.
Erbil demek Barzani Ailesi ve etrafı demek adeta. Yıllardır
Kürt bölgesine akıtılan milyarlarca doların büyük bölümü Barzani ve yakın
çevresinin cebine gitmiş; bildiğimiz klasik zenginleşme hikayeleri,
yolsuzluk-usulsüzlük öyküleri Erbil'de de dillerde. Ancak bu bildik hikayeleri
kimse yüksek sesle konuşup-yerel medyada ya da halka açık kürsüde
dillendiremiyor. Geçtiğimiz aylarda Barzani ve etrafının edindiği milyarlarca
dolarlık servet hakkında yorum yapmaya kalkan bir yazarı Barzani apar topar
hapse attırıp 7 yılla cezalandırılmasını sağlamış. Barzani'yi kamuya açık
eleştirmek zor Erbil'de. Bu arada duyduğuma göre Barzani ve yakın çevresinin
Türkiye'de bile yaklaşık 150'den fazla şirketleri olduğu söyleniyor.
Erbil'de halkın çoğunluğu geçimini 'merkezden' gelen maaşla
sağlıyor. Bu arada Barzani'nin kendilerine verdiği 'devlet olma' hayalleri ile
de oyalanan halkın bu şartlar altında Barzani ve etrafının yolsuzluklarına tepki
vermesi zor gözüküyor. Erbil şu anda tam bir hayaller şehri...
Şehirde adım başı inşaat var, inşaatlarda çalışan işçilerin
büyük bölümü de Türkiyemiz'in Güneydoğu'sundan gidiyormuş ve maaşları aylık 1000
dolar civarı. Bu durum da ister istemez istihdam adı altında Güneydoğu'muzdan
Erbil'e göç cezbedici hale getiriliyor. Erbil'in Şamdan restorantı yani sosyetik
lokantası Puşu'nin sahibi ve garsonları Diyarbakır'dan gitmiş. Diyarbakırlı
meşhur kaburga dolmasını yapan Selim Usta (İstanbul ve Ankara'da da şubesi var)
Erbil'de şube açmış. Erbil Havaalanı'nı Türkiye'nin ileri gelen müteahhitlik
firmalarından Mak-Yol İnşaat yapıyor. Erbil'de iş yapan Türklerin başında da
gazeteci-işadamı İlnur Çevik yer alıyor ki, kendisi Barzani Ailesi'nin yakın
dostu.
Türkmenler ekonomik güç
Erbil'de yaklaşık 300 bin civarı Türkmen yaşıyor ve önemli bir
bölümü de ticaretle uğraşıyor, orta ölçekli ekonominin nabzını elinde
tutuyorlar. Erbil Kapalıçarşı'sında gezer iken esnafla tek dil konuşarak
anlaştık; Türkçe... Erbil'deki Türkmenler ne yazık ki yazı dizimizin ilk 2
bölümünde bahsettiğimiz politikasızlıktan-sahipsizlikten dolayı Barzani'nin
asimilasyon baskısına direnemiyorlar ama Erbil'deki Türkmen grupların ileri
gelenleriyle konuştuğumuzda görüyoruz ki, yürekleri Türkiye için atıyor,
nefeslerini Türkiye'den gelecek bir habere kilitlemişler.
Erbil Oteli 5 yıldızlı ve lobisi Amerikalı işadamı kaynıyor.
Erbil Oteli'nin barının dışında halkın herhangi bir sosyal hayatı yok.
Evet, Erbil demek Barzani demek ama Kuzey Irak demek sizin
sandığınız gibi Barzani demek değil. Kuzey Irak'ta Suriye ve Türkiye sınırına
yakın yerleşik Bervari, Zebari, Herki, Sindi ve Guli aşiretlerinin Türkiye'ye
yakınlığı ve Barzani'ye ne derece öfkeli oluşları dillerde. Bu aşiretler
zamanında Barzani'ye karşı direniş gücü oluşturmuşlar. Sonra? Sonrasında
sustuk... Bilmemiz gereken şu; iyi niyetli, aklıselim Kürt beyleri de var. Ve
Barzani bugün adını verdiğim bu aşiretleri mümkün mertebe pasifize ediyor.
KÜRT BÖLGESİNDE DİL BİRLİĞİ YOK
Irak'taki Kürt bölgelerinde gözden kaçırdığımız önemli bir
başka gerçek ise dil birliğinin olmaması. Barzani'nin bölgesinde 'kırmançi'
konuşuluyor iken Talabani bölgesinde 'Sorani' lehçesi konuşuluyor. İki farklı
lehçe konuşan Kürtlerin ne derece birbirlerini anladıklarını tahmin edin.
Kısacası şu anda ABD tarafından suni biçimde yaratılmış birleşik-tek duruşun
uzun vadede korunması imkansız gözüküyor.
Erbil'de kanımızı donduran görüntülerden biri de PKK'ya hizmet
sunan- teröristlere her türlü lojistik destek veren merkezlerin varlığı oldu...
Ki aynı binalara Kerkük'te de rastlamıştık.
Geldik sona... Erbil'den Türkiye'ye 'uzaktan Barzani aile
üyesi' olan (kendi deyimiydi bu) S. Mustafa Bey'e ait Zagros grubundan bir
uçakla döndük ki Mustafa Bey de bizimle birlikte İstanbul'a uçuyordu. Böyle
olunca kendisiyle 'havada' uzun uzun sohbet ettik. Sohbetimizde öğrendim ki
Zagros grubun Türkiye'de de çok sayıda yatırımı mevcutmuş... Neyse detaylar bir
başka sefere...
Evet, şimdilik bu kadar efendim. Vatana dönmek ne güzel... 
****  

(BU YAZI DIZISI 3-4 VE 5. EKIM 2006 TARIHINDE / AKŞAM GAZETESI'NDE YAYINLANAN YAZILARIMDAN AKTARIMDIR)        

 ****  

EK olarak; IRAK TÜRKMEN CEPHESİ Genel Başkanlığı Basın Bülteni

 04 Temmuz 2007 Washington    

 "Irak'ın biran önce barışa, huzura kavuşması, mezhep
kavgasının sonlandırılması, Irak'lılık bilincinin pekiştirilmesi, milis güçlerin
biran önce dağıtılması, Irak anayasasının yeniden gözden geçirilmesi, Irak
anayasasında Türkmenlerinde asli unsur ve kurucuları arasında yer almasını ve
özelliklede Kerkük'e özel statü verilmesini talep ediyoruz."
Dünyanın
en önemli petrol yatakları üzerinde bulunan Kerkük ve Türkmeneli coğrafyasında
bin yılı aşkın süreden buyana yaşamakta olan Türkmenler, Ortadoğu'daki barışın
sembolü ve teminatı olmuş bir millettir.
Dünya siyasi tarihinde Mezopotamya
olarak bilinen bereketli topraklar üzerinde yaşayan toplulukların bir arada
barış ve kardeşlik içerisinde yaşabilmesinin en önemli etkeni şüphesiz
Türkmenlerdir... Bölgenin kültür sanat zenginliğinin kaynağı olan Türkmenler,
Irak'ın bağımsız devlet oluşumunda çimento vazifesi gören medeniyetinde
temsilcisidir.
İnsanlık tarihinin en eski yerleşim yeri olmakla beraber,
ilahi dinlerin beşiği sayılan coğrafyada farklı inanç grupları bütün olumsuz
koşullara, kışkırtma ve yönlendirmelere rağmen beraberce barış ve kardeşlik
içinde binlerce yıl bir arada yaşamış ve günümüze kadar gelmişlerdir.
Birinci
Dünya Savaşı sonunda yapılan anlaşmalarla Osmanlı Devleti'nden ayrılarak
oluşturulan Irak Devletinde her ne kadar insanlığın gereği olan demokrasi bugüne
kadar tesis edilmemiş olsa da yüzyıla yakın bir süre bölgemizdeki istikrar,
Türkmenlerin sağduyu ile hareket ederek; birlikte yaşadığı topluluklarla
geliştirdiği insani ilişkiler yüzünden korunabilmiştir.
Lozan Antlaşmasında
askıya alınan bölgemizin statüsü milletlerarası kuruluşlar tarafından yeniden
belirlenirken Irak Devleti'nin kuruluş anayasasında yer alan Türkmen hakları
yıllar geçtikçe unutulmuş üstelik yok edilmek için insanlık dışı muamelelere
tabi tutulmuştur.
Monarşi rejiminden sonra dikta Irak yönetimleri altında
bile Irak'ın toprak bütünlüğü ve bölgenin kültürel yapısının korunmasından yana
barışçı çözümleri savunan Türkmenlerin "Medeniyetler Savaşı" yerine sürekli
"Medeniyetler ittifakı"ndan yana olduğuna bütün dünya tanıktır.
İnsanlık suçu
olan "terör" olaylarına bölgemizin çeşitli unsurları bir şekilde bulaşmış olsa
da, Türkmen halkından tek bir unsurun ilişkilendirilmesi kesinlikle mümkün
değildir.
Irak Türkmenleri olarak son 85 yıldır tek suçumuz "İnsan Hakları
Beyannamesi"ne olan inancımız, BM (Birleşmiş Milletler) normlarına olan güven ve
itimattır.
1959'da Türkmenlere karşı başlatılan bilinçli katliam neredeyse
elli yıldır sürerken, Saddam zulmünden en fazla mağdur edilen toplulukta
şüphesiz Türkmenlerdir. Özellikle Kerkük'te Kraliyetten Cumhuriyete,
Cumhuriyetten diktatörlüğe hatta günümüze kadar geçen sürede bütün yönetimler
Türkmen varlığına son vermek için her türlü vesileye baş vurmuşlardır. Ancak bu
kadar mezalime rağmen Türkmenler, bölgede barış, huzur ve kardeşliğin
bozulmaması için elinden gelen gayreti göstermişlerdir.
Irak'ın demografik
yapısı göz önüne alındığında bölgenin "Barış unsuru" olan Türkmenleri
anlayabilmek, Türkmenlerin sadece Irak değil, Ortadoğu ve dünya barışının da
teminatı olduğu gerçeği ile yüzleşmek için, sizlerin yani ABD'nin bizleri daha
yakından tanımanız, tarihin derinliklerinden günümüze kadar geçen sürecin iyi
bilinmesini bekliyoruz...
Bu bağlamda Irak'ın biran önce barışa, huzura
kavuşması için mezhep kavgasının sonlandırılması, Irak'lılık bilincinin
pekiştirilmesi, milis güçlerin biran önce dağıtılması, Irak'ın yeraltı kaynak
gelirlerinin tek elde toplanıp adil ve hakça dağıtılması, Irak anayasasının
yeniden gözden geçirilmesi, Irak anayasasında Türkmenlerinde asli unsur ve
kurucuları arasında yer almasını ve özelliklede Kerkük'e özel statü verilmesini
talep ediyoruz.
Bu arada ABD'de bulunduğumuz sürede çeşitli yetkili
makamların bizi kabulleri ve görüşlerimizi dinlemelerinden dolayı kendilerine
şükranlarımızı sunarız.ITC'nin bu tarihi seyahatinin gerçekleşmesinde
değerli yardımlarda bulunan, Washington'daki temaslarımızda büyük emeği
geçen;
Sayın Nurten URAL, ATAA Başkanı Sayın Günay EVİNÇ, ATAA Başkan
Yardımcısı Sayın Güler KÖMÜRCÜ, AKŞAM Gazetesi Yazarı ve katkısı olan herkese
ayrıca teşekkür eder, şükranlarımızı sunarız...   

Irak Türkmen
Cephesi
Genel Başkanlığı
       

http://turkmeneli.blogspot.com/2007/07/itc-genel-bakanl-basn-aklamas.html