Dil sürçmesi, akıldakinin söze kaçması... Referansı din olan yeni bir anayasa mı?

 

 

Dil sürçmesi , akıldakinin söze kaçması 
Referansı din olan yeni bir anayasa mı?

9 Mayıs 2012
 YENILEME: 11 Mayıs 2012

Önceki gün… (1) Türkiye Cumhuriyeti  Başbakanı  Erdoğan,  yeni Anayasa süreciyle ilgili açıklamalar yaparken  ‘’TEK DİN’’ ifadesini kullanınca kamuoyunun bir kesiminden büyük tepki aldı;  ‘Bu sözler,  laik Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni  ‘dine’  bağlamaya kalkmaktır  ve Türkiye Cumhuriyeti  Vatandaşlarını  tek dini benimsemeye mecbur bırakmak,  laikliği  silmek demektir ki bu da açıkça Anayasa’yı  yasaları çiğnemektir, suçtur ve de devletin “laik” yapısını değiştirmeye kalktığınızda bu toplum bölünür , burası Lübnan’dan beter olur’’ itirazları yükseldi.…  Bu açıklamasının üzerinden 1 gün geçtikten,  kamuoyunun ilk tepkilerini aldıktan, nabzı ölçtükten  hemen sonra ise Erdoğan  ‘’ tek din sözüm dil sürçmesidir’’ deyiverdi.  Yeni Anayasa çalışmalarından bahseder iken  ‘tek din’ ifadesi  sadece dil sürçmesiymiş!  Peki…  Şimdi,  bakalım ;


Freud'a göre dil sürçmesi  aklın bir köşesinde saklı tutulanın söze kaçması, aniden söze dönüşmesidir.’    
Bu çerçevede, en fantastik dil sürçmesinin sahibi  ise ABD eski Dışişleri Bakanı Condolezza Rice olsa gerek! Bir toplantıda Başkan George W Bush'tan bahsederken ‘Mr President’ yerine ‘My husband’ deyivermişti!!!  Kamuoyunun, Amerikan medyasının yorumu da aynen Freud’un tanımına uygun oldu ‘’Rice’ın aklının gizli köşesindeki  diline vuruverdi!’

 Devleti ‘ din’e bağlamak, laik esasları yok saymak… Üstelik bu sözleri tam da ‘yeni Anayasa çalışmalarının’ yapıldığı zeminde dile dökmek, sonra,  1 gün bekleyip, kamuoyu nabzını ölçmek, tepkileri gözlemek ve daha da sonra çıkıp  ‘sadece dilim sürçtü’ demek psikanalizin  masterı Freud’a bakılırsa ‘sarf edilen sözleri geçersiz kılmıyor aksine beynin arkasındaki asıl  niyeti, akılda gizli tutulanın ifşa edilmesi anlamı taşıyor.’
‘Referansı din olan bir anayasa mı?’
Sayın Erdoğan ‘tek din derken dilim sürçtü’ açıklamasına şu cümlelerini de ek yaptı;  ‘Bizim bu konuda ne söylediğimiz partinin kuruluşundan bu yana bellidir.’   Şimdi burada duralım ve Hürriyet Yazarı
Mehmet Y. Yılmaz’ın 4 Mayıs tarihli ‘Referansı din olan bir anayasa mı?’  başlıklı yazısından kısa bir alıntı yapalım.  (2)
Mehmet Yılmaz, makalesinde  kurucuları arasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı Cemil Çiçek ve Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer gibi ağır toplarında bulunduğu Birlik Vakfı'nın hazırlayıp, TBMM'ye sunduğu yeni anayasa önerisini eleştirerek şunları yazıyor ;
 ‘’Birlik Vakfı'nın hazırlayıp, TBMM'ye sunduğu yeni anayasa önerisinde  diyor ki ; ‘Bizler, adalet, hürriyet, hukukun üstünlüğü, eşitlik, insan hakları, demokrasi, manevi ve milli değerlere bağlı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak Yüce Yaradan’ın devletimizi sonsuza kadar koruması dileğiyle bu anayasayı kabul ediyoruz’.  Daha anayasasının girişinde cumhuriyeti kollamayı Allah’a havale eden bir cümle ve metnin bütününe hâkim olan “dinci” anlayışa elbette gayet de uygun.
“Laiklik” ilkesi değiştirilemez ilke olmaktan çıkmış, zaten metne hiç konmamış.
“Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür” ifadesi de metinde yer almıyor. Bayrak da aynı şekilde! Eğitim ve öğretimin dine uygun hale getirilmesi, velilerinin istemesi halinde eğitimin dini felsefeye uygun olarak yapılması gerektiği de ayrı bir hüküm.
Milletvekillerinin dini kitaplar üzerine yemin etmeleri de öngörülüyor. Merak ettim, (kurucuları arasında Erdoğan’ın da olduğu) Birlik Vakfı, bu anayasa önerilerini hazırlarken, vakfın kurucularına da danıştı mı, onların görüşlerini de aldı mı? Vakfın Anayasa önerisi, bütün kurucu ve üyelerinin ortak temennisi mi yoksa vakıf yönetiminin kimseye sormadan hazırladığı bir metin mi? Bizim tanıdığımız “kurucular” acaba bu konuda ne düşünüyorlar? İktidar partisinin ağır toplarının kurucusu olduğu vakfın önerisi böyleyse, “ortak uzlaşmayla bir sivil anayasa” nasıl yapılacak, bunu da merak ettim…. ''

 

Ve
Tam bu kesişme noktasında  bir başka önemli makaleyi daha okuyalım, Kadri Gürsel’in (Milliyet) 3 Mayıs tarihli yazından alıntı ; (3)
‘Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, Danıştay’ın 19 Mayıs Genelgesi’ni durdurma kararına tepki gösterirken açıkladı geçen pazartesi; bundan sonra “Türkiye’nin bütün bayramlarını modern dünyanın anlayışına göre ve yeni bir paradigmayla, yeni bir yaklaşım tarzıyla kutlamak için” çok kapsamlı bir yönetmelik çıkarmaya hazırlanıyorlarmış.
Sadece 19 Mayıs’ı değil, 23 Nisan’ı, 30 Ağustos’u ve 29 Ekim’i nasıl kutlayacaklarına dair bir genel çerçeve oluşturacaklarmış.
Yaparlar. Normaldir.
“Cumhuriyet”in Atatürkçülüğüyle, ulusçu ideolojisiyle, Batıcılığıyla, laikçiliğiyle, modernleşmeciliğiyle, velhasıl kimliğiyle derinden kavgalı olan siyasal İslam, kendisini tam muktedir hissettiğinde, “Kemalist cumhuriyet”in bayramlarına da dokunur.
Resmi bayram kutlamaları süregeldikleri biçim ve muhtevada bırakılsalardı, bu ülkede yeni bir rejimin kurulmakta olduğu herkes tarafından anlaşılmayabilirdi.
Bayram kutlamaları egemen sistemin ideolojisini ve referans değerlerini topluma yaymak ve yaşatmak içindir. Ve tam da bu nedenle AKP iktidarı eski rejimin bayramlarını gözden geçiriyor. Çünkü Kemalizm, ya da 1980 darbesinin yorumuyla “Atatürkçülük” artık Türkiye’de egemen değil. Yeni egemenler de Kemalizmi tamamen tasfiye etmek istiyorlar..…’

 

Bu iki anlamlı makaleden sonra
Konuyu bağlayalım;
Ulu manitu tarafından,  Arap isyanları adı altında rejimleri değiştirilip, tek tek  (çekirdekleri radikal, ambalajları siyasal İslamcı)  laiklik düşmanı Müslüman Kardeşler Örgütüne devredilen Arap Coğrafyasına rol modeli olarak atanan- pardon-dilim sürçtü- rol modeli olarak gösterilen  ise AKP yönetimindeki Türkiye değil midir? Ortadoğu’da, Arap coğrafyasında  ‘rol modeli olduklarını’ bizzat Sayın Erdoğan  defalarca belirtmiştir. AKP’nin rol modelliği yaptığı  ülkelerden birine, mesala Mısır’a bakalım;  Müslüman Kardeşler Örgütü ve de şu andaki Mısır Parlamentosu üyesi Faruk Mansur diyor ki: (4) ‘Anayasamızın esası şeriattır ve bundan geri adım atmayız.’
AKP’nin rol modelliği yaptığı Arap Coğrafyasında, tamamı Müslüman Kardeşlerin Örgütüne teslim edilen  diğer ülkelerdeki yöneticilerin ‘Anayasa’  referansları  farklı mı? Ya da yarın varmak istedikleri nokta?!
Şimdi
Soruyorum sizlere ey değerli okur;  laik esaslara dayalı bir Anayasa ile yönetilen Türkiye Cumhuriyeti ,  şeriat- dini esas alan ve bundan geri atmayacağını söyleyen diğer devletlere rol modelliği yapabilir mi? Ya-pa-maz.
Modelliğine, halifeliğine  (pardon yine dilim sürçtü-halifelik demek istemedim elbet! ) soyunduğumuz ülkelerin yöneticileri  de ısrarla ‘Anayasamızın esası şeriattır’ diyorlar ise
Bu durumda
AKP yönetimindeki Türkiye, laik esaslara dayalı bu mevcut Anayasası ile Arap Coğrafyasındaki  rol modelliği misyonunu  daha uzun süre artık devam ettiremez.  
O halde? Geriye hangi çözüm kalıyor ?
Türkiye’de de ‘Yeni Anayasa’nın dini esasları referans alarak mı hazırlanması gerekiyor ? Laiklik devre dışı mı kalacak? Yoksa ?! Yoksa, ne?!

Yeni anayasa çalışmalarını ve de kamuoyu hazırlamaya  yönelik bu yönde yapılan tüm ……
Dikkatle izleyiniz, efendim

 

Sahi
Dil sürçmesi hangi konuda olmuştu?!!!

 

 

**

YENILEME: 11 Mayıs 2012

/Pew araştırma
şirketinin son anketine göre Mısırlıların yüzde 61’i, model olarak Türkiye ile Suudi Arabistan arasından hangi ülkeyi seçecekleri sorulduğunda Suudi Arabistan’ı seçti.

Devrimden (!!!) sonra  hızla radikalleşen Mısır benzerine koşuyor sonuçta... Şeriat tutkalları olmuş.

Yukarida yazimda da belittiğim gibi, laik esasları benimseyen Türkiye'de iktidarın sahibi siyasal islamcı AKP'nin ise kendisine giydirilen gömlek;  hızla radikalleşen Arap Coğrafyasında rol modelliğini devam ettirilebilmesi için, bu durumda... Geriye hangi yol kalıyor ?! (5)

*

*

 


1) http://www.cnnturk.com/2012/turkiye/05/08/tek.din.dil.surcmesiymis/660345.0/index.html

2) http://t24.com.tr/haber/yuce-yaradanin-devletimizi-sonsuza-kadar-korumasi-dilegiyle/203027

3) http://dunya.milliyet.com.tr/kemalist-ve-hatta-maoist-/dunya/dunyayazardetay/03.05.2012/1535467/default.htm

4) http://cumhuriyet.com.tr/?hn=33431

5)

 

http://dunya.milliyet.com.tr/-61/dunya/dunyadetay/11.05.2012/1538845/default.htm