Buyrun;Yargıtay temyiz dilekçem.. Yapılan haksızlığı hukuksuzluğu bir defa, bininci defa, daha kayıtlara geçelim!

Yapılan haksızlığı, hukuksuzluğu, hep beraber bir defa, bininci daha, kayıtlara geçelim!...

 

Buyrun... Yargıtay'a sunulan temyiz dilekçem

29 Eylül 2014

 23 Temmuz 2014 'de  avukatlarimca Yargıtay'a sunulan temyiz dilekçemi aynen ilginize sunuyorum, ey değerli okur;

-

 

 

Konu: Kapatılan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2009/191 E. Sayılı dosyasında verilen nihai kararla müvekkilin terör örgütüne üye olmak suçundan cezalandırılmasına yurt dışına çıkış yasağının sürdürülmesine karar verilmiş olup, bu kararın bozulmasına ve beraatına karar verilmesine ilişkin temyiz taleplerimizin sunulması hakkındadır.

AÇIKLAMALAR   :

Müvekkil Güler Kömürcü, Türkiye’de ana akım medyada yazılı ve de görsel basında toplam 19 yıl çeşitli görevlerde bulunmuş, son dönemde ise Akşam Gazetesi’nde yaklaşık 12 yıl süresince T.C Başbakanlık Sarı Basın Kartı sahibi köşe yazarı - gazeteci olarak (bunun 5 yılını da ABD-Washington Temsilciliğinde) mesleğini sürdürürken;

 

Ergenekon adı verilen, iddia edilen terör örgütünün MEDYA YAPILANMASINDA” yer aldığı, bu sözde örgüte “üye olmak” isnadıyla T.C İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ’nin 2008/209 Esas sayılı dosyası üzerinden açılan kovuşturmada TUTUKSUZ SANIK olarak  20 Ekim 2008’de başlayan duruşmalarla yargılanmaya devam olunmuştur.

 

Mahkemece 05.08.2013 tarihinde verilen karar ile müvekkil oluşa ve hukuka aykırı olarak terör örgütüne üye olmak suçundan netice itibariyle 7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmıştır.

GÜLER KÖMÜRCÜ'nün aleyhinde soruşturma başlatılmasını, dinlenmesini ve izlenmesini gerektirir hiçbir suç şüphesi ve iddia, ihbar veya şikayet olmamasına rağmen, hakkında sadece AKP hükümeti aleyhine yasal ve düşünce özgürlüğü çerçevesinde,  insan olarak sahibi bulunduğu haklar nedeniyle eleştiri hakkını kullandığı nedeniyle soruşturma başlatılıp; CMK 135–138 maddelerine aykırı dinleme ve izleme kararları alınarak; dinlenip izlendiği, TCK.nun 132/1,2,3,4 maddelerinde açıklanan haberleşmenin gizliliğini ihlal, 134. maddesinde açıklanan özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarının ve bu suçların nitelikli hali olan kamu görevi nedeniyle işlenmesi yüzünden 137. maddenin ihlal edildiği, haksız, sebepsiz yere soruşturma açılarak savcılık görev yetkileri kötüye kullanıldığından, TCK. 257. maddesindeki suç işlenmiştir.

 

HAKSIZ, USULSÜZ VE HİÇBİR DAYANAĞI OLMAYAN SUÇ İSNADI VE MAHKUMİYET KARARINA KARŞIN;

 

  • Güler KÖMÜRCÜ hakkında aleyhe sunulmuş, diğer sanıklardan veya Güler Kömürcü’den elde edilen suç delili olarak gösterilen 1 adet dahi ‘yazılı ya da digital belge’ yoktur, bulunmamaktadır.

 

  1. o6 yılı aşkın zaman devam eden Mahkeme duruşmalarında ‘’kovuşturma süresince de yüzlerce kurum ve kuruluşla yapılan binlerce yazışmada’’ Güler Kömürcü aleyhine suç delili oluşturacak tek evrak dahi 13. Ağır Ceza Mahkeme Başkanlığına ulaşmamıştır, yoktur.

 

  • Güler Kömürcü hakkında evinde yapılan aramada elde edilen suç unsuru oluşturacak bir tek belge dahi yoktur, bulunmamıştır.

 

  1. o“ÖRGÜT DÖKUMANI olduğu ileri sürülen hiçbir evrak Güler Kömürcü’de ÇIKMAMIŞTIR, YOKTUR’’. (tüm detaylar mahkeme dosyası, Emniyet Müdürlüğü raporlarında mevcuttur)

 

  • Güler Kömürcü’nün evinde yapılan aramada el konulan; müzik CD leri, fotoğraf makinesi, dizüstü bilgisayarı el koyma işleminden 3 ay sonra,evinden alınanların tamamı suç unsuru bulunmadığı belirtilen İstanbul Emniyet Müdürlüğü raporu ile Güler Kömürcü’ye iade edilmiş, teslim edilmiştir.”
  • Güler Kömürcü hakkında, aleyhine iddianamede ve de daha sonra gerek Savcılık mütaalası gerekse MAHKEME GEREKÇELİ kararında gösterilen GİZLİ TANIK BEYANI YOKTUR. (ekte sunulmuştur)

 

 

  • Güler Kömürcü aleyhine suç delili olarak gösterilen bir tek açık tanık beyanı dahi ‘yok’tur.

 

  • Aynı şekilde iddianamede, daha sonra savcılık mütalaasında ve de 6 yıl boyunca devam eden kovuşturma aşamasının sonunda açıklanan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi gerekçeli kararında “Güler Kömürcü aleyhine TEKNİK TAKİP SONUCU ELDE EDİLMİŞ aleyhte hiçbir suç delili de YOKTUR”

 

Gazeteci - Yazar Güler Kömürcü, ‘sadece ve sadece gazetecilik mesleği gereği yaptığı ve de hiçbir suç unsuru bulunmayan, ‘yasak delil kapsamındaki telefon konuşmaları’ üzerinden, gerçek dışı telefon irtibatları yaratılarak İDDİA EDİLEN ÖRGÜTÜN MEDYA YAPILANMASINDA OLDUĞU İLERİ SÜRÜLEREK suçlanmış ve hakkında 7 yıl 6 ay hapis cezasına hükmedilmiştir.

 

GÜLER KÖMÜRCÜ’NÜN ADİL YARGILANMA HAKKI İHLAL EDİLMİŞTİR,

 

  • BİRLEŞTİRLEN DİĞER DOSYA SANIKLARINA SORU SORMA, ÇAPRAZ SORGULARINA KATILMA HAKKI VERİLMEMİŞTİR.

 

  • GÜLER KÖMÜRCÜ’nün TELEFON İRTİBATI OLDUĞU İDDİA EDİLİP SUÇLANDIĞI, BİRLEŞTİRİLEN tüm diğer DAVA DOSYALARININ, başta 2. ve 3 Ergenekon DAVASINININ YÜZLERCE SANIĞINDAN HİÇBİRİSİNE, sonrasında diğer birleşen dava dosyasındaki SANIKLARA ve tanıklara SORU SORMA HAKKI VERİLMEMİŞTİR, ÇAPRAZ SORGULAMAYA KATILMA HAKKI MAHKEMECE ELİNDEN ALINMIŞTIR.

 

  • İDDİA EDİLEN KENDİSİNE YÜKLENİLEN SUÇLAMALARA KARŞIN DİĞER DAVA DOSYASI SANIKLARININ DA BULUNDUĞU MAHKEME HUZURUNDA, 2 ve de 3.Ergenekon dosyaları ile birleştirilen 23 dava dosyasının, hiçbirinin aylarca devam duruşmasında diğer dava dosyalarındaki sanıklara soru sorma, çapraz sorguya katılma hakkı verilmediğinden ötürü, GÜLER KÖMÜRCÜnin kendisini SAVUNMA HAKKI ELİNDEN ALINMIŞTIR.

 

  • KENDİ DAVASI’NA DAYANAK GÖSTERİLEN BİLGİ VE BELGELER İLE BİRLEŞTİRİLEN DİĞER BİLGİ VE BELGELER OKUNUP, DİYECEĞİ SORULMAMIŞTIR. CMK.NUN 206, 207, 217, 230, 232, 289. MADDELERİNE AÇIKÇA AYKIRI DAVRANILARAK SAVUNMA HAKKI İHLAL EDİLMİŞTİR.

 

  • GÜLER KÖMÜRCÜ’NÜN AVUKATI OLARAK TARAFIMIZA DA BİLGİ VE BELGELERE KARŞI BEYANDA BULUNMAMIZA, YAZILI VE SÖZLÜ OLARAK DEFALARCA TALEPTE BULUNMAMIZA RAĞMEN OLANAK SAĞLANMAMIŞTIR. DELİLLER TARTIŞILMAMIŞ, TANIKLARIMIZ DİNLENMEMİŞTİR.

 

 

 

MAHKEMENİN KISA VE GEREKÇELİ KARARINDAKİ HÜKÜM FIKRASI AŞAĞIDAKİ GİBİDİR;

 

"Güler KÖMÜRCÜ

a) Sanık Güler KÖMÜRCÜ'nün Ergenekon Silahlı Terör Örgütü üyesi olduğu sabit olduğundan, eylemine uyan 5237 sayılı TCK 314/2 maddesi gereğince, suçun işleniş biçimi, suçun konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı, sanığın kastının yoğunluğu, güttüğü amaç ve saiki gibi TCK 61. maddede belirtilen kıstaslar göz önünde bulundurularak, takdiren alt sınırdan ayrılmak sureti ile 6 YIL HAPiS CEZASI iLE CEZALANDIRILMASINA,

 

b) Sanığın işlediği suçun "terör suçu" olması nedeni ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunun 5. maddesi gereğince cezasında 1/2 oranında artırım yapılarak 9 YIL HAPİS CEZASI iLE CEZALANDIRILMASINA,

 

c) Yargılama sürecindeki tutum ve davranışları nedeniyle TCK 62. maddesi gereğince cezasında takdiren 1/6 oranında indirim yapılarak, neticeten 7 YIL 6 AY HAPIS CEZASI iLE CEZALANDIRILMASINA,

 

d) Başkaca artırım ve indirim yapılmasına TAKDiREN YER OLMADIĞINA,

 

e) Sanığın kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı mahkum olduğu hapis cezasının sonucu olarak, sanık hakkında TCK 53. maddesinin 1, 2 ve 3. fıkralarının UYGULANMASINA,

 

f) TCK 58/9 maddesi gereğince, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve cezasının infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri UYGULANMASINA,

 

g) TCK 63. maddesi gereğince, hüküm kesinleşmeden önce gerçekleşen ve şahıs hürriyeti sınırlama sonucunu doğuran bütün haller nedeniyle geçirilmiş sürelerin, hükmolunan hapis cezasından MAHSUBUNA,

 

Haklarında mahkumiyet karan verilen tutuksuz tüm sanıklar hakkında 5271 Sayılı CMK 109/3-a hükmü uyarınca YURT DIŞINA ÇIKIŞ YASAĞI KONULMASINA, CMK 112 maddesi gereğince haklarında verilen bu adli kontrol hükmünü isteyerek yerine getirmeyen sanıklar hakkında derhal TUTUKLAMA KARARI VERİLECEĞİ HUSUSUNDA SANIKLARA İHTARAT YAPILMASINA,

 

69- SANIK GÜLER KÖMÜRCÜ ile ilgili olarak;

İstanbul Adli Emanetinin 24.06.2008 tarih ve 2008/503 sayılı emanetin 2. sırasında bulunan 6 nolu 1 adet CD, istanbul Adli Emanetinin 06.08.2008 tarih ve 2008/640 sayılı emanetin 6. sırasında bulunan Samsung marka 358061008309387 nolu cep telefonu ve sim kartın DOSYADA DELİL OLARAK SAKLANMASINA, "

denilmektedir.

 

 

MAHKEME KISA VE GEREKÇELİ KARARINDA DELİL OLARAK GÖSTERİLEN 1 ADET CD İLGİLİ KARAR,  MAHKEME HEYETİNİN 2008 YILINDAKİ ARA KARARINA AYKIRI OLUP, ARA KARARINDA GÜLER KÖMÜRCÜ’YE AİT BÖYLE BİR ADET CD’NİN OLMADIĞI AÇIKÇA BELİRTİLMİŞTİR. (ekte sunulmuştur)

 

Gerçekten böyle bir CD yoktur. Olmayan CD delil olarak gösterilmişTİR

  • Bir gazeteci olarak Güler Kömürcü’nün yasak delil kapsamındaki sadece telefon konuşmaları üzerinden yargılanarak, (telefon görüşmelerinde de suçluluğuna dair hiç bir kayıt olmamasına rağmen) terör örgütü üyeliği suçunu işlediğine hükmedilip, alt sınırdan ayrılarak, teşdiden  7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırıldığı, hakkında hiçbir gerekçe gösterilmeksizin mahkemenin takdiri indirim hakkının lehine uygulanmadığı. Yerel mahkemenin hakkındaki bu kararın hukuki dayanağının olmadığı açıktır.

Mahkeme heyeti hükmünün açıkladığı kısa kararda daha önce aldığı kendi ara kararını yok sayma çabası ‘hakkımızda telefon haricinde başkaca bir delil bulunmadığı’ gerçekliğini karartmak amacını taşıdığı kanaati hasıl olmuştur.

 

İstanbul 13. Ağır Cezası Mahkeme Heyeti, 27 Kasım 2008 tarihli  ARA KARARINDA  'emanette Güler Kömürcü'nün sadece telefonu ve sim kartı haricinde başka hiçbir eşyasının bulunmadığını'   bildirmiştir. Bizzat verdikleri Mahkeme ara kararını daha sonra ise Mahkeme Heyeti adeta yok sayarak gerekçeli kararına eklemiştir. (dosyada tüm detaylar mevcuttur.Ekte sunulmuştur)

 

Dosyamızda da görüleceği üzere bu CD hakkında bize ait olmadığına dair, duruşmaların başladığı ilk günden itibaren defalarca yazılı ve sözlü beyanımız da mevcuttur.

 

Hakkında bir tek yazılı - dijital delil,  aramalarda elde edilen herhangi bir belge veya gizli tanık beyanı ya da teknik takip sonucu elde edilmiş aleyhte hiçbir delil bulunmamasına rağmen, ‘sadece telefon konuşmaları saptırılıp, çarpıtılarak ve gerçek dışı telefon irtibatları yaratılarak’ gözaltına alınmasına karar verilmiş, yurt dışına çıkma yasağı konulmuş ve yıllardır bu yasak tekrarlanan, rutin, yasa dışı gerekçelerle yaptığımız tüm talepler ve itirazlar reddedilmiştir.

Güler Kömürcü’nün çok ağır maddi - manevi zararına sebebiyet verilmiştir. Maddi manevi varlığını geliştirmesi bilerek ve istenerek, kötü niyetli olarak önlenmiştir.

 

Yargılama sırasında  taleplerimiz usule aykırı olarak reddedilmiş, savunma hakkımız kısıtlanmıştır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ADİL YARGILANMA VE ÖZGÜR SAVUNMA HAKKIMIZ İHLAL EDİLMİŞTİR.

 

SAVCILIK MUTAALASINDA YERALAN İDDİALAR, KOPYALANARAK GEREKÇELİ KARARA YAZILMIŞTIR.

Gerekçeli kararda Güler Kömürcü hakkında HİÇBİR SUÇ İÇERİĞİ TAŞIMAYAN TELEFON GÖRÜŞMELERİ ve de sadece telefon numaraları üzerinden, gerçekdışı irtibatlar yaratılarak suçlama yapılmıştır.

 

GEREKÇEKLİ KARARDA YERALAN GEREKÇE, GÜLER KÖMÜRCÜ HAKKINDAKİ SAVCILIK MÜTALAASININ KOPYASI, BİREBİR AYNISIDIR. Dolayısıyla Savcılık mütalaasındaki gerçek dışı, hiçbir yasal dayanağı olmayan asılsız suçlamalara verdiğimiz (dava dosyasında bulunan) cevaplarımız gerekçeli karardaki iddialara cevap olarak da aynen geçerlidir,

Yüce heyetinizin takdirine sunulur;

Savcılık mutaalasında yeralan bu iddialar aynen mahkeme gerekçeli kararında da kopyala yapıştır olarak yer almış olmasından ötürü aşağıda sunulan mütalaaya cevaplar (dosyada mevcut olan) Mahkeme gerekçeli kararına da cevap olarak aynen geçerlidir, şöyleki;

 

TELEFON KONUŞMALARI TEK BAŞINA DELİL OLARAK KABUL EDİLEMEZ

 

Mahkeme dava dosyasında bulunan telefon tapeleri ve de tamamı yasal içerikli olan telefon görüşmeleri üzerinden Savcılık makamınca ortaya atılarak, başka hiçbir hukuki kanıt olmaksızın yaratılmaya çalışılan, tüm irtibat oluşturma iddiaları ve gayretleri hakkındaki açıklamalarımız gerek 2008 Ekim ayında duruşmaların ilk başladığı gün, gerekse Mayıs 2009 tarihinde huzurunuzda yapılan sorgu-savunma sırasında ve de son 5 yıl müddetince devam eden kovuşturmada, duruşmalar esnasında Mahkemeye sunulan yazılı - sözlü beyanlarla hiçbir kuşkuya yer bırakmaksızın bu iddiaların tüm yanıtları verilmiştir.

 

Tamamı hali hazırda Mahkemede bulunan savunma dosyasında mevcuttur, müvekkil ve avukatı olarak tarafımızdan verilen cevaplarımız geçerlidir.

 

İşte bu çerçevede;  

 

Müvekkil Güler Kömürcü, hakkındaki savcılık makamının bu eski iddialarını, 5 yıl süresince her gün duruşmalara giderek,, üstelik MAHKEME HEYETİ ‘Güler Kömürcü’yü duruşmalardan VARESTE TUTMASINA rağmen’ yine de her duruşmada hazır bulunarak; sunduğu yeni belge- bilgiler, tanık-sanık beyanlarıyla da kendi suçsuzluğunu ortaya çıkarıp, savcılık iddialarının (ilk günden bu yana belirtildiği üzere) gerçek olmadığını mahkeme huzurunda kanıtlamış bulunmaktayız.

 

Bu hakikate rağmen;

 

5 YIL SONRA, 18 Mart 2013 tarihli mütalaada da SAVCILIK MAKAMI (daha sonra da Mahkeme kararında aynen) iddia edilen Ergenekon Terör Örgütü’nün amaçları doğrultusunda müvekkilin basın yayın, medya alanında faaliyette bulunduğu yönündeki tamamen asılsız, gerçekdışı olan hakkındaki bu iddiasını yine tanık-sanık beyanı, şahit, hukuki geçerliliği olan tek bir belge olmaksızın sadece ‘’TELEFON üzerinden İRTİBATA’’ dayandırmaktadır.

 

TELEFON KONUŞMALARI TEK BAŞINA DELİL OLARAK KABUL EDİLEMEZ

 

Türk Ceza Kanunu ve Yüksek Yargı kararlarına göre; TELEFON KONUŞMALARI MADDİ KANITLARLA DESDEKLENMEDİKÇE TEK BAŞINA DELİL OLARAK KABUL EDİLEMEZ, buna rağmen Savcılık Makamı telefon konuşmaları dışında hiçbir delil olmadan müvekkil hakkındaki iddiasını 5 yıldır sürdürmekte, maddi ve manevi ağır kayıplarının oluşmasına ve de “gazetecilik mesleğini devam ettirmeyecek hale düşmesine” neden olmaktadır.

 

  • İddia makamının irtibat delili olarak gösterdiği “bu telefon konuşmalarının tamamı, müvekkilin gazeteci olarak yaptığı mesleki konuşmaları ile günlük sosyal içerikli gündeme dair konuşmalarından oluşmaktadır. (dosyada mevcuttur.ekte sunulmuştur.)

 

  • Telefon görüşmelerinin içeriklerinde şahsının tek kelime dahi şiddet içeren, iddia edilen örgütü öven tek cümlesi yoktur.

 

  • Telefon konuşmalarının hiç birinde suç unsuru oluşturacak tek bir ifade bulunmaktadır. Telefon tapelerinin tamamı Mahkemededir.

 

  • Müvekkil hakkında suçlayıcı beyanları OLDUGU VARSAYILAN tek bir “Gizli TANIK; KISKAÇ’’ DA MAHKEME HUZURUNDAKI 05-03-2012 Tarihli 215. celsedeki SORGULAMASINDA Müvekkil HAKKINDAKI TÜM İDDİALARIN GERÇEK OLMADIĞINI, ÖNCEKİ BEYANLARININ DOĞRU OLMADIĞINI HUZURDA BEYAN ETMİŞTİR.(Ekte sunulmuştur)

 

MAHKEME HEYETİNİN VE DE SAVCILIIK MAKAMININ 5 YILLIK BU UZUN KOVUŞTURMA SÜRESİNCE YÜZLERCE FARKLI MAKAMDAN TALEP ETTİĞİ DOSYAYA GELEN HİÇ BİR EVRAKTA ‘GÜLER KÖMÜRCÜ’YÜ SUÇLAYAN’, İDDİA MAKAMININ dosyada adı geçen bazı isimlerle irtibat İDDİALARINI İSPATLAYAN ‘TEK   yazılı-digital BELGE-görüntü, doküman   MAHKEMEYE GELMEMİŞTİR. YOKTUR.

 

İddia edilen örgüte ait hiçbir yazılı - digital doküman - belge Güler Kömürcü’nün evinde ya da iş yerinde ya da arabasında bulunmamıştır. Yoktur.

 

Bu maddi gerçek İstanbul Emniyet Müdürlüğü raporlarıyla mahkemenizdeki dosyada mevcuttur.

  • Ocak 2008 tarihinde (toplum önünde bilinen tanınan bir gazeteci olmasına dolayısıyla da çağrıldığında bir davetle ifade vermeye gelmeye hazır olduğunun bilinmesine rağmen) İstanbul Özel Yetkili C. Savcılığının emir ve telkinleri doğrultusunda İstanbul Emniyet Müdürlüğü görevlilerince sabah saat 6 de evine onlarca polis eşliğinde baskın yapılarak gözaltına alınmıştır.
  • Aynı zamanda yapılan arama- el koyma işlemlerinde; EVİNDEN ALINANLARIN (Cd.ler - dizüstü bilgisayarı ve de fotoğraf makinesi –detayları dosyada mevcuttur) TAMAMI el konulduktan (yaklaşık) 3 AY SONRA “İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün SUÇ UNSURU BULUNMADIĞI RAPORUYLA GÜLER KÖMÜRCÜ’YE İADE EDİLMİŞTİR.

Savcılık makamı, esasa ilişkin mütalaasında ve de daha sonra Mahkeme Kararında; Türk Ceza Kanunu ve Yüksek Yargı kararlarına göre tek başına delil olarak kabul edilemez olan;   telefon konuşmalarını delil olarak gösterip, bu konuşmaların içeriklerinde de suç unsuru bulunamayınca; bu defa da “bu irtibatı gösterir işte” gibi hukuken asla karşılığı olamayacak suçlamaları ileri sürmüştür.

 

Hatta… bu da yetmezmiş gibi; telefon görüşmelerinde ‘karşı tarafın yaptığı - Güler Kömürcü’nün asla sorumlu tutulamayacağı, diğer şahısların ifadelerinden de yine hukuki olarak asla dayanağı olamayacak bir biçimde, 2. şahısların bu telefondaki beyanları da adeta hakkında delil gibi gösterilmeye çalışılmıştır.

 

Telefonda karşıdaki şahısların beyanları da dahil, konuşmalarda da asla şiddet içeren, suçu öven, iddia edilen örgütü - suçları onaylayan “Güler Kömürcü’nün veya diğer konuştuğu kişilerin tek bir konuşması mevcut değildir.”

 

Tüm telefon tapeleri Mahkeme dosyasında mevcuttur. Ancak, yapılan itiraz ve taleplere rağmen, telefon konuşmaları duruşmada dinlenmemiştir.

Tapelerle konuşmaların uyumlu olup olmadığı da denetlenmemiştir. Bu bakımdan da müvekkilin savunma hakkı kısıtlanmıştır.

Savcılık makamı Güler Kömürcü hakkındaki iddiaları, bunca sürede telefon irtibatı dışında hiçbir ek delil, belge, sanık - tanık ifadesi ile kanıtlayamadan mütalaasında tekrar ederken, bu arada özellikle bir eski iddiasını ise son derece farklılaştırarak, çarpıtarak, gerçeği gizleyerek mahkeme heyetine sunmuştur. Mahkeme heyeti de (sonradan yasa dışı olarak dosyaya konulan, belge ile aynı gerekçelerle) mahkumiyet kararı vermiştir. Şöyle ki;

 

  • Savcılık makamı esas hakkındaki mütalaasında : ‘’ Güler Kömürcü’ye bir telefon görüşmesinde kendisine "...psikolojik hareketi siz üstlendiniz" denildiği gibi Ergenekon Terör Örgütü adına psikolojik harekat yürüttüğü ‘’….. şeklinde yer verilmiştir.

 

Savcılık makamınca mütalaasında delillendirilmeden tekrarlanan, üstelik

  1. oKarşı taraf hakkında gizem yaratarak,
  2. ogerçek gizlenerek sunulan
  3. obu asılsız iddiasına Ekim- 2008 tarihinde Mahkemede ilk yazılı savunmada ve de daha sonra da defalarca açıklık getirildiği halde;

 

  • Telefonda Güler Kömürcü’ye bu ifadeyi kullanan şahıs, bilinmeyen gizemli bir şahıs değildir,
  • Kamuoyunun göz önünde olan; ABD – Türkiye arasında kurulan ‘’Resmi’’ Terörle Mücadele Birimi’nin Başkan Yardımcısı emekli General Yaşar Karagöz’dür.

 

  • Müvekkil, Sayın Yaşar Karagöz’ü hiç tanımaz, hiç karşılaşmamıştır.
  • Hiçbir şekilde tanışmadığı, Sn. Yaşar Karagöz’ün sadece bir “gazete okuru” olduğu kendisi tarafından “gazetede yayınlanan e-posta adresine” gönderdiği e-posta ile kanıtlanmıştır. Bu e-posta da Mahkemeye kanıt olarak 5 yıl önce sunulmuştur. (bu e-posta savunma dosyasında mevcuttur. Ayrıca, bu yazılı savunmaya da ekte belge olarak tekrar sunulmuştur)
  • Savcılık makamı da tüm bu belgeleri 5 yıl önce zaten görmüştür.

 

5 YILDIR TEKRARLANAN, BELGELENEN SAVUNMA VE BELGELERE RAĞMEN, SAVCILIK VE MAHKEME HEYETİNİN AYNI KONUDA ISRARLA SUÇLAMADA BULUNMASI, DAVAYA NASIL BİR MANTIK VE ART NİYETLE BAKIP YAKLAŞTIKLARININ EN SOMUT GÖSTERGELERİNDEN BİRİDİR.

 

  1. oDaha öncede Mahkeme huzurunda yıllar öncesinde sözlü ve yazılı olarak açıklandığı üzere; MÜVEKKİL hakkıNdaki suçlama ve mahkumiyete dayanak gösterilen bu sözlerin sahibi olan emekli General Yaşar Karagöz bu dava soruşması - kovuşturması kapsamında, iddia edilen örgütte adı geçen bir isim de değildir, sanık veya tanık da değildir.

 

  1. oTelefonun diğer ucunda bu sözleri sarf eden Sn. Yaşar Karagöz’ün ifadeleri de tamamen günlük, sosyal içerikli ‘gazeteci-okur arasında’ yapılan bir “nezaket konuşmasıdır.” Suç unsuru olmadığı gibi, ne savcılık makamının ne de mahkemenin kabul ettiği gibi suç kastını asla taşımamaktadır.’’

 

Bu suçlama ile ilgili mahkeme huzurunda yazılı ve sözlü tüm detaylarıyla defalarca cevap verip, gerçeğin belgeleriyle yıllar öncesinde ortaya çıkarılmasına

Rağmen;

  1. oİddia makamı mütalaasında;  
  • “üstelik konuşmayı yapanın yani Sn.Yaşar Karagöz’ün yukarıda sunulan yasal kimliğini, profilini, bu davanın sanığı veya tanığı olmadığını gizli tutarak, önyargı ve gizem yaratıp, müvekkilin cezalandırılması gayretinde olması anlaşılır ve kabul edilir değildir.
  • Savcılık meslek etik kurallarının, yasal görevlerin ve sorumlulukların da bu davranış biçimi ile alakası yoktur.
  • O konuşmanın sahibinin bu dava ve suçlamalarla asla hiçbir alakası olmayan, müvekkilin hiç tanımadığı, tanımadığı da savcılarca ve yönlendirdiği kolluk görevlilerince gayet iyi bilinen, bu bilinmesine rağmen, nezaket ve sosyal içerikli tek bir telefon konuşmasında dile getirilen sözleri   mütalaada gizlenmiştir.”

 

 

  1. oMahkeme ise kararında;
  • Bu maddi gerçekler önüne bilgi ve belgeleri ile konmasına, defalarca dile getirilmesine rağmen, bu konu ile ilgili hem savunmaya hem de belgelere hiç değinmeden, peşin bir önyargı ile, kopyala – yapıştır mantığı ile müvekkili cezalandırma yolunu seçmiştir.

 

SAVCILIK MAKAMI VE DE MÜTALAAYI AYNEN KABUL EDEN MAHKEME HEYETİ; 5 yıllı aşkın kovuşturma süresince, BİNLERCE YAZIŞMA YAPIP - TANIK DİNLERKEN, bu İDDİASINI İSPATLAMAKLA YÜKÜMLÜ SAVCILIK MAKAMI VE ARAŞTIRMAKLA GÖREVLİ MAHKEME 5 YIL BOYUNCA NEDEN YAŞAR KARAGÖZ’ü veya iddiasını kanıtlayacak ‘bir başka tanık’ DİNLEYİP, ARAŞTIRMADI? Ya da savunmamız doğrultusunda araştırma yapmadı? Tüm bu dayanaksız, yakıştırma iddialar gerçek dışıdır. Kabul etmiyoruz.  

 

  • Aynı şekilde; Savcılık makamı gerçek olmadığını ispatladığımız “eski iddialarını doğrulayan hiçbir yeni kanıt – belge – sanık - tanık ifadesi sunmadan mütalaasında altı boş tekrarlara düşerken; birkaç iddiasına ise üstelik kanıtsız - delilsiz sadece ‘söz’ ile ortaya atarak üzerine de ilaveler de yapmıştır;

Güler Kömürcü’nün telefon görüşmeleri olduğu iddiasında bulunulanlar arasında adı geçenler :

  • Zahide Ruhsar Şenoglu (gazeteci),
  • Ferid İlsever (gazeteci) ,
  • Hatice Bahtiyar ve
  • Serhan Bolluk (gazeteci)

ile bugüne kadar asla tek bir telefon konuşması olmamıştır. Bu şahıslar ile değil telefon konuşması asla tanışması dahi söz konusu değildir.

5 yıldır, mahalli mahkemenin duruşmalarına her gün gidip takip etmesine rağmen, duruşma salonunda dahi bu isimlerinden hiç biriyle konuşması - tanışması gerçekleşmemiştir.

Savcılık makamı; bu kişilerle konuşulduğu iddiasına kanıt olarak Ulusal TV ’nin ana santralden telefon konuşması yapıldığını öne sürmektedir.

Ancak bu kişilerle Güler Kömürcü’nün bire bir – karşılıklı konuşma yaptığı -önceden tanışıklığı ya da ortak bir faaliyeti olduğunu   kanıtlayacak tek bir telefon tapesini, belgeyi kanıt olarak göstermemiştir. Bu 5 yılı aşkın kovuşturma süresince de Savcılık makamı bu telefon irtibatı iddiasını doğrulacak tek bir açık - gizli tanık, sanık beyanı ya da belge kanıt ortaya koyamamıştır. İddiasını kanıtlayamamıştır. Hakkındaki iddiaları tamamen asılsızdır.

Savcılık makamı esasa ilişkin mütalaasında yıllar öncesinden ortaya koyduğumuz üzere: sanık Bekir Öztürk’ün kurucusu olduğu Kuvva-i Milliye Derneğinin kuruluş aşamasında ‘destekleyici, gizli veya açık hiçbir faaliyeti’ olmamıştır. Bu derneğin hiçbir toplantısına katılmamış, hiçbir aktivitesine eşlik etmemiştir.

 

Savcılık makamı bu iddiasını teknik takip, görüntüler, yazılı belgeler, şahitler, sanık beyanlarıyla hukuki olarak yasal çerçevede ispatlamak zorundadır. 5 yıldır süren kovuşturma süresinde dinlenen sanık - tanık ifadesi sonucunda bu iddiasını da kanıtlayamamıştır.Mahkeme de kanıtlanmayan bu iddiaları kararına gerekçe yapmıştır.

 

Güler Kömürcü dinlenen sanık ve tanık ifadeleriyle, belgelerle Savcılık makamının bu iddiasının da gerçek olmadığını, Bekir Öztürk’ün kurucusu olduğu Kuvva-i Milliye Derneği’ne ne kuruluşu aşamasında ne de bir başka aşamada asla destek olmadığı, hiçbir toplantısına katılmadığı, yapılan sadece birkaç telefon görüşmesinin de sadece gazetecilik mesleği gereği olduğu delilleriyle kanıtlanmıştır.

 

İddia makamı; ‘Bekir Öztürk’ün Ankara'ya tayin olması için Güler Kömürcü’nün sanıklar CHP Milletvekili Sinan Aygün ve AK Parti eski Milletvekili Turhan Çömez ile irtibata geçtiğini öne sürmektedir. Ancak bunu da yazılı ve sözlü beyanlarımızda defalarca belirttik, kanıtladık; Bekir Öztürk’ün iddia edilen tayini de gerçekleşmemiştir. Tüm ilgili iddialar gerçek dışıdır.

 

Savcılık makamının diğer tüm iddialarında olduğu gibi bu konudaki iddiaları da hiçbir tanık, sanık ifadesine dayanmayan, hiçbir yazılı – sesli - görüntülü kayıt hiçbir hukuki delil içermeyen iddialardır. Mahkeme de kanıtlanmayan bu iddiaları kararına gerekçe yapmıştır.

 

 

Savcılık mütalaasında telefon görüşmesinden yola çıkarak Güler Kömürcü’nün irtibatı olduğu ileri sürülen bir diğer sanık Adil Serdar Saçan’ı da görev yaptığı İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlar Şubesi Müdürü iken, yüzlerce diğer gazeteci gibi gazeteci olarak tanımıştır.

Adil Serdar Saçan bu görevinden ayrıldıktan sonra da sadece gazeteci olarak yaptığı ve de aynı paralelde günlük sosyal içerikli telefon görüşmeleri olmuştur. Kendisiyle hiçbir toplantıya , dosyada adı geçen hiçbir aktiviteye katılmamıştır.

 

Güler Kömürcü’nün Adil Serdar Saçan ile sosyal içerikli, olağan günlük konuşmalarının olduğu telefon görüşmelerinde de tek kelime suç içeren konuşmaları yoktur. Tapeler mahkeme dosyasında mevcuttur. Hakkındaki Savcılık iddiaları gerçek dışıdır.

  • Yaklaşık 11 yıl süresince köşe yazarlığı yaptığı, günlük 200 bin trajı olan AKŞAM Gazetesi’nde ve de TÜM GAZETECİLİK meslek hayatı boyunca kaleme aldığı tüm yazılarıda, haberlerinde; halkı, vatandaşları, okurunu daima yasadışı yapılanmalara, yolsuzluklara, çetelere, terör örgütlerine karşı uyarmıştır. Devletin, ülkenin bölünmez bütünlüğünü koruyan yüzlerce makale kaleme almıştır. İki de basılı kitabı vardır. Bu yazılarının örnekleri de (kitaplarıyla birlikte) 5 yıl öncesinden sunduğumuz üzere sosyada hazır edilmiştir.

 

Savcılık Makamı mütalaasında;

‘Güler Kömürcü Ergenekon Terör Örgütü Mensuplarınca düzenlenen toplantılara iştirak ettiği…’ iddiası hakkında;

 

Savcılık makamı böyle bir suçlamayı mütalaada bu şekilde genel bir ifade, sadece söz ile ortaya atarak   geçiştiremez. Güler Kömürcü’nün hangi toplantılara katıldığını iddia ediyor ise teker teker ispat etmek zorundadır.

Bu toplantıların hangi toplantılar olduğunu; yer, tarih, tanık, sanık, görüntülü kayıtlarla, teknik takiple delillendirmek mecburiyetindedir.

 

5 YIL BOYUNCA SANIK TANIK SORGULAMASI YAPMALARINA RAĞMEN BU IDDİALARINI DOĞRULAYAN TEK BİR BEYAN – BELGE – GÖRÜNTÜ - EVRAK ORTAYA KOYAMAMIŞLAR, MAHKEMEYE SUNAMAMIŞLARDIR.

 

MAHKEMENİN DE HİÇ BİR DAYANAĞINI GÖSTERMEDEN MAHKUMİYET GEREKÇESİNDE BU HUSUSA İŞARET ETMESİ, SAVCILIK MÜTALAASINDAN KOPYALA YAPIŞTIR YÖNTEMİ İLE KARARDA YER VERMESİ, YARGILAMANIN, SORUŞTURMANIN VE KARARIN NASIL BİR MANTIK VE ANLAYIŞLA YAPILDIĞINI ORTAYA KOYMASI BAKIMINDAN İLGİNÇTİR.

 

Savcılık makamının esas hakkında Mütalaasında yer verdiği üzere; sanık (işadamı) İbrahim Benli’nin gazeteci olarak müvekkili davet ettiği; 2007 yılı bir Pazar günü İbrahim Benli’nin kendi evinde sosyal amaçlı düzenlediği, yüzlerce sanatçı, gazeteci, akademisyenin de davetli olarak bulunduğu bu kahvaltının görüntü kayıtları da Mahkeme huzurunda DURUŞMA SALONUNDA izlenmiştir.

 

Görüntülerde açıkça izlendiği üzere asla örgütsel, yasadışı bir toplantı değildir, sosyal içerikli bir davettir.

 

  • Mütalaada ‘telefon görüşmesi üzerinden irtibat’ olarak gösterilen adı geçen sanık Bahadır Berk’i de Güler Kömürcü tanımamaktadır.

 

İbrahim Benli’nin evindeki bu sosyal içerikli kahvaltıda Güler Kömcürcü’nün tek bir defa gördüğü, bu davetin “öncesi’” ve “sonrasında” Bahadır Berk ile hiç karşılaşmadığı, zaten Mahkeme dosyalarında bulunan telefon kayıtlarında ortadadır.

 

Bahadır Berk’in mahkemede yapılan sorgusunda da bu gerçek tutanaklara geçen beyanlarıyla ortadadır. Bu yönde savcılık makamının irtibat iddiasını kanıtlayacak tek bir sanık, gizli veya açık tanık beyanı, belgesi de yoktur. Bu suçlama ve mahkumiyet kararı da dayanaksızdır.

 

Aynı şekilde sanık İbrahim Benli’nin düzenlediği sosyal içerikli bu kahvaltıya katılımı da gazetecilik mesleği nedeniyledir, “Bu davet veya adı geçen şahıslar hakkında da bu kişileri öven, bu şahısları ya da savundukları siyasi görüşlerin tanıtımını, propagandasını yapan tek bir makalesi, yazısı, açıklaması ve yayınladığı haberi yoktur.”

 

  • Bu durumda; Savcılık iddiasında belirtildiği üzere iddia edilen örgüt adına, adı geçen sanıklar hakkında ‘medya alanında’   öven - propaganda yapan suç içeriği taşıyan tek bir makale - kaleme aldığı tek bir haber dahi yoktur.

 

O halde; hukuki kanıt olacak suç içeren tek bir makalesi dahi ortada yok iken Savcılık makamınca iddia edildiği gibi iddia edilen örgüt adına medya alanında faaliyet göstermiş olması da söz konusu olamaz. Mümkün değildir. Mahkeme de kanıtlanmayan bu iddiaları kararına gerekçe yapmıştır.

 

Gerçek dışı, meslek hayatını karalayan savcılık makamının tüm bu iddialarına karşın hukuki haklarımızı da saklı tutuyoruz.

 

Aynı şekilde yukarıda bahsedilen sosyal içerikli (gazeteci olarak eşlik ettiği) bu davetin, davetlileri arasında bulunan, dava dosyası sanıklarından Profesör. Dr Kemal Alemdaroğlu ile o kahvaltıda ayaküstü ilk defa tanışıp, sadece birkaç dakikalık nezaket görüşmesi haricinde asla o güne kadar bir tanışıklığı olmamıştır. Bu kahvaltı davetinden sonra da ‘dava duruşmaları başlayana kadar yani 2008 yılı Ekim ayına , Mahkemenin duruşma salonuna gelene kadar ortak herhangi bir toplantıya, aktiviteye katılmaları, görüşmeleri – herhangi bir şekilde irtibatları asla söz konusu değildir. Olmamıştır.

 

Konu edilen bu kahvaltılı sosyal davetin tüm kamera kayıtları mahkemede zaten mevcuttur. Savunmamızın gerçekliği kanıtlarıyla ortadadır.

 

Savcılık makamı mütalaasındaki bir diğer iddia ve mahkeme kararında gösterilen gerekçe de;

 

“Ergenekon Terör Örgütü üst düzey eleman veya sempatizan kazandırma, siyasi oluşumları örgüt adına yönlendirme amacıyla Kent ve Patalya Otel'de düzenlenen örgüt toplantılarına Güler Kömürcü’ nün de iştirak ettiği…’ şeklindedir.

 

Gerek Savcılık makamı gerekse mahkemenin defalarca sorularına cevap verdiğimiz, belgeleriyle de 5 yıl önce verdiğimız yazılı savunmada ve 2009/Mayıs ayındaki çapraz sorguda da ortaya koyduğumuz üzere;

 

  • Bir gazeteci olarak Güler Kömürcü’nün katıldığı ve de kendi haricinde   yüzlerce davetlinin, gazetecinin, işadamının, akademisyenin davetli olduğu tek bir yasal toplantıyı (bu da; 14 Ocak 2008 – Ankara - Patalya Otelde yapılan toplantıdır).

Savcılık makamı ve mahkeme bu suçlamayı çarpıtarak kabul etmektedir. Güler Kömürcü’nün gazeteci olarak bir saat kalıp ayrıldığı söz konusu bu toplantının haberi de basında - ulusal medyada   yer almıştır. Medyada açık kaynaklarda yer alan ilgili haberlerde “savunma dosyasında 5 yıl öncesinden Mahkemeye sunulmuştur.

Bununla birlikte; Güler Kömürcü duruşma salonuna gelene kadar Sayın Profesör Dr. Mehmet Haberal ile hiçbir şekilde tanışmamış, telefonla görüşmemiştir.

 

Gazeteci olarak izlemek üzere bulunduğu tek bir toplantı 14 Ocak 2008 tarihinde Ankara’da Patalya Otelde yapılan ve de müvekkil ile beraber yüzlerce gazeteci -davetlinin olduğu basına açık yasal bir toplantıdır. Bu husus da gerek yazılı gerekse sözlü beyanlarımızda defalarca dile getirilmiştir.

 

Toplantının medyada çıkan haberleri dosyaya sunulmuştur.

 

Savcılık Makamı sadece bir kez katılınan toplantı sayısını birçok kez katılınmış gibi göstermiş, kararda da bu şekilde yer verilmiştir. Yapılan yargılamanın ve soruşturmanın, verilen kararın nasıl bir hukuk dışı yolla sürdürüldüğünün ortaya çıkması bakımından bu kopyala yapıştır suçlamalar önemlidir.

 

Ayrıca, Mehmet Haberal da Mahkemedeki beyanlarında Güler Kömürcü’nün hakkındaki Savcılık iddialarının gerçek olmadığını da belirtmiştir. ( Bu Mütalaaya cevap dilekçemizin ekinde sunulmuştur.) Mahkeme de kanıtlanmayan bu iddiaları kararına gerekçe yapmıştır.

 

 

Mütalaada ve gerekçeli kararda telefon görüşmesi üzerinden örgüt irtibatı olarak sunulmaya çalışılan AK Parti eski Milletvekili sanık Turhan Çömez de Güler Kömürcü dışında medyada yüzlerce gazetecinin görüştüğü bir politikacıdır.

 

Bu görüşmelerinin Gerçekleştiği tarih te Turhan Çömez AK Parti’nin milletvekili, TBMM üyesidir. Nisan 2008 tarihine kadar da Ak Parti çatısı altında siyasi faaliyetleri devam etmiştir. Güler Kömürcü gazeteci olarak bir Milletvekili ile tamamen yasal içerikli günlük gündeme dair konuşmalar yapmıştır.

 

Savcılık ve mahkeme müvekkilin konuşmasının tamamına ve bütünlüğüne bakmadan telefon konuşmalarının arasından seçmeler yapıp, zorlama kanaat oluşturma çabasına girmiştir.

 

  • GAZETECILIK MESLEK HAYATI BOYUNCA HİÇ BİR SURETLE DOSYADA ADI GEÇEN: başta, E. General TUNCER KILIÇ, E. General HURŞİT TOLON ve de E. General VELİ KÜÇÜK OLMAK ÜZERE VEYA BİR BAŞKA HERHANGİ İSMİN SAVCILIK İDDİASINDA, MÜTALAADA BELİRTTİĞİ ÜZERE, MÜVEKKİLİN YAZI YAZMASI, HABER YAPMASI İÇİN HİÇ BİR TALIMATI OLMAMIŞTIR.

 

  • MÜVEKKİLİN DE GAZETECILIK MESLEK İLKELERİ GEREĞİ BU İSİMLER YA DA BİR BAŞKA HİÇ KİMSEDEN YAZIMLARIYLA İLGİLİ TALIMAT KABUL ETMESİ, YAZILARINA MÜDAHALE YAPILMASINI KABUL ETMESİ ASLA   SOZKONUSU OLAMAZ. OLMAMIŞTIR.

 

  • SAVCILIK MAKAMININ BU KONUDAKI TÜM IDDIAALARI DA DİĞER İDDİALARININ TAMAMI GİBİ ASILSIZDIR, GERÇEK DIŞIDIR. SAVCILIK MAKAMININ MÜVEKKİL HAKKINDAKİ TÜM İDDİALARINI, BU İDDİALARI KABUL EDEN MAHKEME KARARINI KABUL ETMİYORUZ.

 

  • Savcılık makamı dışarıdan verilen talimat ile örgüt adına yazı yazdığını kanıtlayan tek bir makalesini kanıt olarak göstermemiştir. Mahkeme de gerekçeli kararında yer vermemiştir. Aleyhine tek bir sanık - tanık beyanı dahi yoktur. Bu nedenle bu yöndeki suçlama ve mahkemenin kabulü de dayanaksızdır.

 

  • İddia makamının mütalaasında konu ettiği, mahkemenin gerekçesinde suçun sübutu için gerekçe gösterdiği tüm telefon görüşmeleri sadece ve sadece günlük olağan, suç içermeyen telefon görüşmeleridir.

 

 

MAHKEMEDE YAPTIĞIMIZ Mayıs 2009 tarihli SAVUNMA ve çapraz sorguda da BELİRTİLDİĞİ ÜZERE; 2000 YILINDA, KÖŞE YAZARI OLARAK ÇALIŞTIĞI AKŞAM GAZETESİNDE, GAZETE YÖNETİMİ YAZIMA MÜDAHALE ETTİĞİ İÇİN İSTİFA EDİP, KARİYERİNDEN, ÖNEMLİ MİKTARDA AYLIK KAZANCINDAN DAHI VAZGEÇMİŞ, MÜDAHALEYİ, TALİMATI ÇALIŞTIĞI GAZETE YÖNETİMİNDEN DAHİ GELMESINİ RED ETMIŞ BİR Gazetecidir.

SAVCILIK MAKAMI; Tuncer Kılıç, Hurşit Tolon ve de Veli Küçük ile yapılan ‘’TELEFON KONUŞMALARINDAKI “sosyal içerikli ve de günlük olağan (yasal çerçevedeki ) siyasi eleştirilerin SATIR ARALARINDAKİ kelimeleri CIMBIZLAYARAK, aradan seçerek HAKKINDA gerçek dışı kanaat OLUŞMASINI SAĞLAMAYI AMAÇLAMIŞTIR. MAHKEME DE HİÇ ARAŞTIRIP TARTIŞMADAN, GEREKÇE GÖSTERMEDEN DAYANAKSIZ BU SUÇLAMALARI KABUL ETMİŞTİR.

E. General Hurşit Tolon’un da sivil hayatında içinde bulunduğu yasal sivil toplum derneklerinin hiçbir faaliyet ve de toplantısına katılmamıştır. Gazeteci olarak da izlememiştir. Aksi yöndeki suçlama ve mahkumiyet kararlarının hiçbir yasal dayanağı yoktur.

Güler Kömürcü hakkında bir cümlede ‘telefonda şifreli konuşuyor’ denilmekte, hemen diğer iddiada ise “işte yazılarını talimatla yazmış, telefonda açıkça söyleniyor” diyerek kendi kendisi ile çelişkiye düşmüştür. Mahkeme tarafından da bu iddialar savunmamıza rağmen irdelenmemiş, tartışılmamış, aynen kabul edilmiştir.

  • SAVCILIK MAKAMI, SUÇLA HİÇ İLGİSİ BULUNMAYAN, MÜVEKKİLİN ÖZEL HAYATININ GİZLİLİĞİNİ İHLAL EDEN TELEFON KONUŞMALARINI İDDİANAME EKLERİNE BİLEREK VE İSTEYEREK, KÖTÜ NİYETLE YERLEŞTİRMİŞTİR.
  • Özel hayatın gizliliğinin korunmasına ilişkin yasal düzenlemeler, temel insani hakları savcılar tarafından çiğnenmiştir. Mahkemeye yaptığmız çeşitli müracaatlara rağmen, söz konusu telefon tapeleri dosya eklerinden ayrılmamış, özel hayat ihlali mahkeme tarafından da sürdürülmüştür.
  • Bu nedenle Savcılık makamı HAKKINDA AÇTIĞIMIz MANEVİ TAZMİNAT DAVALARI KAZANILMIŞTIR. (ilgili kararlar Mahkemeye sunulmuştur.Dosyada mevcuttur)

Savcılık makamınca dava iddianamesine yerleştirilen özel hayatın gizliliğini ihlal eden bu telefon tapelerinin medyada da iddianame eklerinden alınıp geniş şekilde haber yapılarak kullanılması nedeniyle maddi ve manevi ağır kayıplarına neden olunmuştur;   toplum içindeki saygın bir gazeteci ve de saygın bir bayan olarak itibarına büyük zarar verilmesine neden olunmuştur.

Savcılık mutaalasında yeralan bu iddialar aynen MAHKEME GEREKÇELİ KARARINDA DA YERALMIŞ OLMASINDAN ÖTÜRÜ YUKARIDAKI mutaalaya CEVAPLAR ‘’Mahkeme gerekçeli kararına’’ da cevap olarak geçerlidir, heyetininizin takdirine sunulur.

--

 

 

 

 

 

 

Milyonlarca belge-bilginin yeraldığı iddianameyi okumadan kabul eden Mahkeme heyetinin  Türk Ceza Kanunu ve de uluslar arası hukuku çiğnediği, alttaki bu önemli beyana göre; Mahkeme üyelerinin görevlerini kötüye kullanarak keyfi kararlar verdiği ortaya çıkmıştır.

 

13.Ağır Ceza MAHKEME ESKI BAŞKANININ BEYANI; ‘MAHKEME HEYETİ OLARAK İDDİANAMEYİ OKUMADAN KABUL ETTİK’

  

Duruşmalara iştirak eden Mahkeme Başkanı Köksal Şengün'ün 3.2.2014 tarihinde medyada yer alan röportajından, davanın iddianamesinin kabulü aşamasında iddianame ve eklerinin yeterince okunmadığı buna rağmen Mahkeme Heyetinin iddianamenin kabulü kararı verdiği anlaşılmıştır;

 

-T24.com.tr adresinde yayınlanan haber sitesinde  (link; http://t24.com.tr/haber/hakim - sengun - ergenekon - iddianamesini - tam - okumadan -kabul - ettik - simdi - olsa -geri - cevirirdim/250054)

 

03-02-2014 tarihinde yayınlanan, Ergenekon adı verilen dava dosyanın görüldüğü İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yaklaşık 3 yıl müddetince Mahkeme Heyeti Başkanlığı görevini yürüten Hakim Köksal Şengün’ün  "Ergenekon iddianamesini tam okumadan kabul ettik şimdi olsa geri çevirirdik’ şeklinde başlayıp devam eden çok önemli açıklamalarının delil özelliliği taşıması nedeniyle,

 

İstanbul 13.Ağır Ceza Mahkemesi Heyetinin, ‘okumadan kabul ettikleri iddianame üzerinden kovuşturma başlatarak ve de yargılama yaparak’  Türk Ceza Kanunu ve de uluslar arası hukuku çiğnediği, bu önemli beyana göre; Mahkeme üyelerinin görevlerini kötüye kullanarak keyfi kararlar verdiği ortaya çıkmıştır.

 

13.Ağır Ceza Mahkemesi’nde uzun süre Mahkeme Heyeti Başkanlığı görevini yürüten Köksal Şengün’ün yukarıda belirtilen beyanlarında yer alan ifadeler şöyledir;

 

Hakim Şengün; "İddianame ve eklerini tamamen okumadan kabul ettik, can alıcı noktalarını okuma imkanımız olmadı. Okuduk dersek yalan söyleriz. Bir insanın okuma kapasitesi var. Günde 500 sayfa okuyabilir misiniz? Okuduktan sonra da  dosyalarla da karşılaştırma yaparak ‘şuraları eksik, şuraları yanlış’ diyerek iddianameyi geri çevirebiliyorsunuz. Ancak biz o şansa sahip olmadığımız için kabul etmek durumunda kaldık. Çünkü yeterince incelememiştik. Şimdi olsa gerekli incelemeyi yaptığım için birçok yönden o iddianameyi geri çevirirdim…’

 

Şeklindeki beyanların açıkça ortaya koyduğu üzere  bu beyanın sahibi Mahkeme heyeti başkanı Hakim Köksal Şengün olmak üzere yeterince okumadan iddianameyi kabul ettikleri, yargılama sırasında değişen hakimlerin de, bu açıklamadan anlaşılacağı üzere dosyayı ve belgeleri okumadığı, okunmasının da mümkün olmadığı, dosya okunmadan müvekkil ve diğer sanıkların mahkumiyetine ilişkin kararın verildiği, GÜLER KÖMÜRCÜnün mağdur edildiği anlaşılmıştır.  

 

Son zamanlarda medyada yer alan Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve diğer hükümet yetkililerinin açıklamalarından, muhalefet partilerinin açıklamalardan, basında yer alan birçok yazı ve haberden,  Ergenekon adı verilen davada, ülkenin aydınlarına, gazeteci Güler Kömürcü gibi bağımsız, tarafsız haber yapan gazetecilere, bilim insanlarına ve askerlerine kumpas kurulduğu, bu dava yoluyla etkisizleştirilip sindirilmeye çalışıldıkları gündeme gelmiştir.

 

 Türk Ceza Kanununa ve Yüksek Yargıtay kararlarına göre telefon konuşmaları tek başına delil olarak kabul edilemez olmasına rağmen GÜLER KÖMÜRCÜ sadece yaptığı telefon konuşmaları delil gösterilmek suretiyle davaya dahil edilmiş şüpheli ve sanık işlemi yapılmıştır.

 

  • GÜLER KÖMÜRCÜ hakkında karartılacak hiç bir delil olmadığı, sadece 'kendisinin yaptığı telefon konuşmalarının delil olarak gösterildiği dolayısıyla da zaten dava dosyasında mevcut olan telefon konuşmalarını da karartmasının mümkün olmayacağı açık iken yurtdışı çıkış yasağı KONULMUŞTUR.

 

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi 19. Maddesinde yer alan “Herkesin düşünce ve anlatım özgürlüğüne hakkı vardır. Bu hak düşüncelerinden dolayı rahatsız edilmemek, ülke sınırları söz konusu olmaksızın, bilgi ve düşünceleri her yoldan araştırmak, elde etmek ve yaymak hakkını gerekli kılar.” Hükmü açıkça ihlal edilmiştir. Ayrıca AİHS 9. 10. Maddesi ve AİHS.ne ek Türkiye’nin de taraf olduğu 4 no.lu ek protokolün 2. Maddesinde yer alan düşünce ve ifade özgürlüğü ile serbest dolaşım özgürlüğü haklarına da aykırıdır..

 

-GÜLER KÖMÜRCÜ'NÜN  soruşturma ve kovuşturma aşamasında özel hayatının gizliliği, haberleşme özgürlüğü, adil yargılanma hakları bilinerek ve istenerek ihlal edilmiştir.    

  

 

-GÜLER KÖMÜRCÜ HAKKINDA GÖSTERİLEN DELİLLER YASAK DELİL KAPSAMINDADIR.

 

Gerek Türkiye Cumhuriyeti CMK 135. maddesi gereğince ve gerekse dinleme teknik araçlarla izleme yönetmeliklerine göre ve gerekse taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelere göre; yerleşik yüksek mahkeme ve uluslararası mahkeme içtihatları göz önünde tutulduğunda; suç teşkil etmeyen, suça konu olmayan telefon konuşmalarına iddianame ve eklerinde yer verilmesi mümkün değildir. Kaldı ki, izlenen soruşturma yöntemi nedeni ile de zaten bu deliller yasak delil kapsamındadır.

 

Soruşturma ve delillerin toplanma biçimi AİHS. 8. Maddesindeki özel hayata ve aile hayatına saygı yükümlülüğü ile ilgili düzenlemelerine, T.C. Anayasası’ndaki 20. Maddedeki özel hayatın gizliliği hükümlerine, 22. Maddesinde yer alan haberleşme hürriyeti hükümlerine, 28 ve 29. Maddelerdeki basın hürriyeti hükümlerine de aykırıdır.

 

Dava iddianamesine, yasalar ihlal edilerek yerleştirilen özel hayat kapsamındaki çok sayıdaki telefon konuşmalarının 'iddianame kaynak gösterilerek' bir kısım medya organında yazılmasına sebebiyet verilerek ve de medya üzerinden peşin olarak GÜLER KÖMÜRCÜ'ÜN kamuoyu vicdanında suçlu ilan edilip itibar infazına uğratılmasına da zemin hazırlanmıştır.

 

TÜM BU NEDENLERDE GÜLER KÖMÜRCÜ'ÜN ADİL YARGILANMA HAKKI ELİNDEN ALINMIŞTIR. ADİL YARGILANMA HAKKI İHLAL EDİLMİŞTİR.

 

Hakkındaki iddianamenin hazırladığı zemini kullanılarak, kaynak göstererek yapılan haberler nedeniyle de yürüyen bir kovuşturmada Mahkeme heyeti üzerinde de baskı oluşturulmasına sebebiyet verilmiş, GÜLER KÖMÜRCÜ'ÜN adil yargılanma hakkı da etki ihlal edilmiştir.

 

GÜLER KÖMÜRCÜ HAKKINDA HAKSIZ, yapılan telefon dinlemelerinde suç ve suç unsuru olmamasına rağmen; SEBEPSİZ YERE SORUŞTURMA AÇILMIŞTIR.

 

GÜLER KÖMÜRCÜ'NÜN aleyhinde soruşturma başlatılmasını, dinlenmesini ve izlenmesini gerektirir hiçbir suç şüphesi ve iddia, ihbar veya şikayet olmamasına rağmen, hakkında sadece AKP hükümeti aleyhine yasal ve düşünce özgürlüğü çerçevesinde,  insan olarak sahibi bulunduğu haklar nedeniyle eleştiri hakkını kullandığı nedeniyle soruşturma başlatılıp; CMK 135–138 maddelerine aykırı dinleme ve izleme kararları alınarak; dinlenip izlendiği, TCK.nun 132/1,2,3,4 maddelerinde açıklanan haberleşmenin gizliliğini ihlal, 134. maddesinde açıklanan özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarının ve bu suçların nitelikli hali olan kamu görevi nedeniyle işlenmesi yüzünden 137. maddenin ihlal edildiği, haksız, sebepsiz yere soruşturma açılarak savcılık görev yetkileri kötüye kullanıldığından, TCK. 257. maddesindeki suçun işlendiği,

 

1. Yapılan bu soruşturma işlemlerinde müvekkil GÜLER KÖMÜRCÜ'ÜN  aleyhine hiçbir suç delili bulunmadığı yapılan telefon dinlemelerinde suç ve suç unsuru olmamasına rağmen; özel hayata ilişkin kayıt ve tapelerin imha edilmesi gerekirken, bunlara iddianame ve eklerinde yer verilerek, medyaya sızdırılarak, sızdırılacağını bilerek muhafaza ederek, toplumsal ve siyasal linç girişiminde bulunulduğu, düşünce ve görüşlerini açıklamasının önüne geçilmeye çalışıldığı, hiçbir suç şüphesi, aleyhe beyan ve delil olmamasına rağmen; gazeteci GÜLER KÖMÜRCÜ'NÜN hakkında iddianame tanzim edilip dava açılarak, CMK 170/2 maddesi aykırı olarak terör örgütüne yardım ve yataklık gibi mesnetsiz, delilsiz dava açıldığı, haksız yere mahkeme önüne çıkarılmasına sebebiyet verildiği, adli görev ve yetkiler kötüye kullanılarak kişilik haklarının rencide edildiği, düşünce ve kanaat özgürlüğünü kullanmaması yönünde yapılan soruşturma ve açılan dava ile baskı yapılması suretiyle; TCK.nun 115/1 ve 119/1-e maddesinde nitelikli hali açıklanan inanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme suçunun işlendiği anlaşılmıştır.

 

Bütün bunlar hukuka kesin aykırılık teşkil eden hallerdir. Anayasa ve yasalarımıza aykırılık teşkil ettiği gibi AİHS.nin 6, 5, 7, 8, 9, 10, 11, 13. maddelerine aykırıdır.

 

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 8. Maddesindeki Özel Hayatın ve Gizliliğin Korunması Hakkı ihlal edilmiştir.

 

GÜLER KÖMÜRCÜ'NÜN soruşturma kapsamında suça konu olmayan, suç teşkil etmeyen, suça teşvik etmeyen tamamen özel hayatına ilişkin telefon görüşmeleri dinlenmiş ve suç teşkil etmeyen görüşmelere imha edilmeyerek iddianameye eklenerek herkesin ulaşabileceği bir konuma getirilerek özel hayatın ve gizliliğin korunması hakkı ihlal edilmiştir. Gizli soruşturma dosyasındaki bu bilgiler hem gizli soruşturma sırasında bir kısım hükümet yanlısı medyaya verilerek GÜLER KÖMÜRCÜ hakkında tam bir linç kampanyası yapılmış, topluma suçlu gibi gösterilip takdim edilmiş, toplumda kinle ve nefretle anılması sağlanmıştır. Halen bu kampanya devam etmektedir.

 

GÜLER KÖMÜRCÜ'NÜN Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 4. Protokol madde 2 serbest dolaşım hakkı ihlal edilmiştir. Müvekkil hakkında yapılan soruşturma sırasında konulan yurt dışı çıkış yasağı, verilen kararda da devam ettirilmiştir. Müvekkil hakkında karartılacak hiç bir delil olmadığını, sadece 'telefon konuşmalarının delil olarak gösterildiğini dolayısıyla da zaten dava dosyasında mevcut olan telefon konuşmalarını da karartmasının mümkün olmayacağını, mahkeme heyetinin kendisini her çağırdığında, her zaman mahkemede hazır bulunacağını, istenilen her türlü yasal ve de maddi teminatı göstermeye de hazır olduğunu Mahkeme Heyetine yazılı ve sözlü olarak da beyan etmesine rağmen, mahkemece de GÜLER KÖMÜRCÜ'NÜN kaçacağı yönünde veya yargılamayı sonuçsuz bırakmaya çalışacağı yönünde hiçbir somut olgu, bulgu veya delil ortaya konulmayarak, yeterli ve hukuki gerekçe gösterilmeyerek yurtdışı çıkış yasağı konulmuştur. Maddi Manevi varlığını geliştirmesi engellenmiştir

 

 

GÜLER KÖMÜRCÜ HAKKINDA SAVCILIK MAKAMININ TALEBi VE DE MAHKEME HEYETININ ONAYI ILE SORUŞTURMA VE KOVUŞTURMA ESNASINDA  ETNİK KİMLİK ARAŞTIRMASI YAPILMIŞTIR.

 

BU ŞEKİLDE AİHS. 1. MADDESİNDEKİ İNSAN HAKLARINA SAYGI, 14. MADDESİNDEKİ AYRIMCILIK YASAĞINA, T.C. ANAYASASI 2. MADDESİNDEKİ HUKUK DEVLETİ İLKESİNE, 10. MADDESİNDEKİ KANUN ÖNÜNDE EŞİTLİK İLKESİNE AYKIRI DAVRANILMIŞTIR.

 

Uluslararası İnsan Hakları beyannamesi ve de Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın açık hükümleri yok sayılarak yapılan Güler Kömürcü  hakkındaki etnik kimlik araştırması hakkında daha detaylı bilgi vermek gerekirse;

 

Ergenekon adı verilen 2008/209 no.lu kovuşturmayı yürüten İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi dava dosyası ekleri arasında gazeteci Güler Kömürcü hakkında isimsiz bir ihbar mektubu yer almaktadır. (dava dosyasının eklerinde, ek klasör 58, dizi 302-303 de bulunan bu ihbar mektubu bu şikayet dosyasında; ek-2 de sunulmaktadır) isimsiz, kimin gönderdiği bilinmeyen ama dava dosyasına delil olarak konulması savcılar ve de mahkeme heyetince kabul edilen bu ihbar mektubunda 'Güler Kömürcü'nün  annesinin ermeni kökenli oldukları' yazmaktadır. 

 

Dava dosyasında DELİL olarak kabul edilen ve dava konusu olan suçlamalarla asla-tek bir kelime dahi ilgisi bulunmayan sadece özel hayatın gizliliği, etnik ayrımcılık ve anayasa suçu kapsamındaki bilgiler, dedikodular yer alan bu isimsiz ihbar mektubu hakkında Ergenekon adı verilen soruşturma ve de kovuşturmanın savcılarından savcı Zekeriya Öz'ün imzasıyla, 20.03.2008 tarihinde, Türkiye Cumhuriyeti İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'ne bir yazı yazılarak; 'Güler Kömürcü' hakkında dosyada delil olarak bulunan isimsiz bilgisayar çıktısında yer alan iddiaların araştırılması talep edilmiştir. 

 

Güler Kömürcü 02, 02 2009 tarihinde Ergenekon adı verilen 2008/209 no.lu kovuşturmayı yürüten İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne bir dilekçe vererek yukarıda tarihi verilen savcının ARAŞTIRMA talebine gelen cevabın annesinin Ermeni kökenli olup olmadığının araştırılması talep yazısının cevabının de bir örneğinin verilmesi talep edilmiştir. 

 

İlgili T.C. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Heyeti, Güler Kömürcü'nün ilk yazılı talebine cevap vermeyince, Güler KÖMÜRCÜ bunun üzerine 25.03.2009 tarihinde yazılı talebini ikinci defa tekrarlamıştır.

 

Kovuşturmayı yürüten İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine sunduğu yazılı ikinci talebimizin ardından; 'sanık Güler Kömürcü'nün İstanbul Cumhuriyet Başssavcılığı'nın 20.3.2008 tarihli araştırma yazısına kolluk tarafından verilen cevap suretinin verilmesine' kararı mahkeme heyetince alınmıştır.

 

(Mahkemenin aldığı bu konuyla ilgili ara kararlar; 03.02.2009 tarihli ara karar,ve diğer tüm kararlar, yazışmalar dava dosyasında mevcuttur) 

 

Güler Kömürcü ve ailesinin ermeni olmadıkları (ki böyle olsa dahi etnik kimlik anayasa gereği araştırma konusu yapılamaz) nüfus kaydı örneklerinde mevcuttur.

 

BU NEDENLE; ETNİK AYRIMCILIK YAPARAK İNSAN HAKKI İHLALİ VE ANAYASA SUÇU İŞLEYEN, GÖREVİNİ KÖTÜYE KULLANAN,   İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ HEYETİ ÜYELERİNİN, ISRARLA SUÇ İŞLEME VE YASALARI, ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARINI GÖRMEZDEN GELME KARARLILIKLARINI SÜRDÜRDÜKLERİ ANLAŞILMAKTADIR.

SAVCILARIN YAZDIĞI İDDİANAMEDE GÜLER KÖMÜRCÜ’NÜN ÖZEL HAYATI KAPSAMINDAKİ TELEFON KONUSMASINI YAYINLAYAN BİR MEDYA MENSUBU 1,5 YIL HAPİS CEZASIYLA CEZALANDIRILMIŞTIR

 

  • DAVA SAVCILARI HAKKINDA EMSAL OLUŞTURACAK KARAR:

Güler Kömürcü, 'Ergenekon adı verilen davanın iddianamesine konulan özel hayatın gizliliği kapsamında yer alan bu telefon konuşmalarının çeşitli gazetelerde yayınlanması, deşifre edilmesi üzerine söz konusu bu ihlali yapan; Türkiye'de yayınlanan günlük Star Gazetesi’nin yazarlarından Şamil Tayyar (halen AK Parti Milletvekili) hakkında açtığımız ceza davasını kazanarak, ilgili Mahkemece özel hayatımın gizliliği ihlal edildiği kararıyla Şamil Tayyar 1 yıl 6 ay hapis cezası ve de 2600 TL para cezasına çarptırılmıştır.

İddianamedeki müvekkil hakkındaki konuşmayı yayınlayan o gazeteciye verilen ceza, Türk kamuoyunda; akademisyenler ve de birçok hukuk adamı tarafından; 'iddianame savcılarının da özel hayat kapsamındaki konuşmaları iddianame içeriğine ve eklerine koyarak Güler Kömürcü'nün özel hayatının gizliliğini ihlal ettiklerini değerlendirmişlerdir

 

Müvekkilin dava sırasında boşandığı, yayınlandığı tarihte eşi olan ve telefon dinleme yapıldığı tarihte de nişanlısı olan (Güler Kömürcü’nün tüm çevresince bilinen aynı davanın sanıklarından) emekli Yüzbaşı Mehmet Zekeriya Öztürk ile yaptığı çok sayıda görüşme “özel hayatın gizliliği” kapsamında olduğu açıkça ortadayken telefon konuşmaları da iddianameye ve eklerine yerleştirilmiştir.

 

Güler Kömürcü ve boşandığı eşi Mehmet Zekeriya Öztürk defalarca mahkeme heyetinden özel hayatlarının gizliliği kapsamında olan bu telefon konuşmalarının imha edilmesi, iddianameden ve eklerinden çıkarılması istenilmesine rağmen ve üstelik bu konuda bizzat Adalet Bakanı’nın açıklaması bulunmasına rağmen Güler Kömürcü’nün eşi ile özel hayatın gizliliği kapsamında yer alan telefon konuşmaları sayfa sayfa iddianameye yerleştirilmiş, mahkeme heyetinden imha taleplerimiz ısrarla geri çevrilmiştir.

GÜLER KÖMÜRCÜ’NÜN TEMEL İNSANİ HAKLARI İHLAL EDİLMİŞTİR.

 

TELEFONDA KONUŞULAN ‘KATOLİK NIKAHI KIYALIM MI’ ESPRİSİ İDDİANAME DE SUÇ UNSURU GİBİ GÖSTERİLEREK BU KONUŞMA YAYINLANMIŞTIR..

  • Müvekkil Güler Kömürcü'nün Eylül 2007 tarihinde İtalya’da seyahatteyken sonradan boşandığı emekli Yüzbaşı Mehmet Zekeriya Öztürk ile yaptığı özel telefon konuşmasında espri mahiyetli söylediği “Katolik nikahı kıyalım” cümlesi savcılık ve emniyet makamlarınca soruşturma konusu yapılmıştır. Esasında espri amaçlı bu özel konuşma, kolluk görevlileri ve savcılar tarafından müvekkil Güler Kömürcü'nün Hıristiyan olabileceği iması verilerek, şahsı hakkında kamu oyu ve fanatik kişiler nezdinde dini nefret duyulmasının sağlanması amaçlanmıştır.

 

  • ''Katolik nikahı kıyalım” şeklinde dile getirdiği bu cümlesi suçmuş gibi gösterilerek dava iddianamesine yerleştirilmiştir.

 

  • Telefonda tamamen özel hayat kapsamında dile getirilen KATOLİK NİKAHI sözleri toplumda Güler Kömürcü hakkında adeta ‘Hıristiyan’ olabileceği (SANKİ BU SUÇMUŞ GİBİ) iması yaratılması ve de bu anlamda özellikle bir bölüm muhafazakar kamuoyunda bilinç altlarında Güler Kömürcü’ye karşı tepki uyandırılması sağlamak amaçlı kullanılmıştır. (telefon tapeleri iddianame içeriğinde ve eklerinde inceleme yapıldığında görülecektir)

Müvekkilin gazetecilik mesleği gereği haber kaynaklarıyla yaptığı, kaynaklarının açıklaması da Basın Kanunu gereği yasak olmasına rağmen bu telefon konuşmaları yerleştirilerek, gazeteci Güler Kömürcü’nün mesleğini bundan sonra da yapmaya devam etmesi zor hale getirilmek, hakkında toplumda kin ve nefret duyulmasına sebebiyet verilmek istenmiş ve hedeflenmiştir.

 

  • Örneğin ABD’nin Ankara Büyükelçiliği Basın Bürosu Sorumlusu ile ABD Ankara Elçiliği Siyasi Ataşesi ile röportaj yapma talebini ilettiği konuşma içeriğinden de açıkça anlaşılması mümkün olan telefon görüşmesi adeta “suçmuş” gibi iddianameye yerleştirilmiştir.

 

  • Gazeteci Güler Kömürcü’nün ayrıca ABD karşıtlarınca da adeta hedef alınması, onların kafasında önyargı oluşturulması psikolojisi güdülmüştür

 

Güler Kömürcü’nün görevdeki ve de emekli olan kimi generallerle yaptığı hiçbir suç unsuru içermeyen bazısı özel hayat / dost çevresi kapsamında olan, bazısı da günlük olağan gazetecilik mesleği gereğince yaptığı telefon konuşmaları iddianameye suç unsuru varmış gibi yerleştirilmiştir.

 

  • Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı, ilgili 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin gönderdiği resmi yazı ile gazeteci Güler Kömürcü’nün kurum mensupları çeşitli asker şahıslarla yaptığı tüm görüşmelerin 'günlük olağan asla bir suç içermeyen görüşmeler olduğunu' açıklamış, tüm iddiaları reddetmiştir.

 

Aynı şekilde Türkiye’de kamuoyunda çok iyi tanınan - bilinen, uzun yıllardır siyasi yazılar yazan ve zaman zaman çeşitli terör gruplarının açık tehditlerine hedef olan Güler Kömürcü’nün açık ev adresi, evinin krokisi, detaylı tarifi bu iddianameye yerleştirilerek Güler Kömürcü’nün can güvenliği, konut güvenliği hedef haline getirilmiştir.

  • Bu telefon konuşmasının hiçbir suç içermediği ortadadır. Ama bu özel telefon görüşmesi iddianameye yerleştirilerek şu anda milyonlarca insanın internet üzerinden tek bir tuşla gazeteci Güler Kömürcü’nün açık ev adresi/tarifi/ev krokisine ulaşması mümkün hale getirilerek, yukarıda açıklanan birçok suç iddianame ve soruşturma savcıları ve diğer adli ve kolluk makamlarınca açıkça işlenmiştir. Aynı zamanda birçok kişi tarafından internet v.s. yayınlar marifetiyle işlenmeye de devam olunmaktadır.

 

  • Güler Kömürcü'nün ev adresi, ev telefonu, özel cep telefonu iddianamede açıkça yer alması ve iddianame üzerinden de gazetelerde günlerce çok özel bu telefon numaralarının ev adresinin yayınlanması sonucu www.Google.com başta tüm arama motorlarında "Güler Kömürcü" yazıldığında ev adresi/cep-ev telefonlarına isteyenin tek tuşla ulaşması sağlanmıştır.

 

  • Bu şekilde tüm özel hayatı, özel telefonları, mahremi kanunsuz biçimde Türk ve de dünya kamuoyuna sergilenmesine neden olunmuştur.

 

Savcılığın neden olduğu konuda da Google v.b. karşı verdiğimiz hukuk mücadelesi sürmesine rağmen bugün halen Güler Kömürcü’nün tüm dünyaya deşifre edilen ev / cep telefonlarından kimliği belirsiz kişiler (internette sergilenen iddianameden telefonları bulup) Güler Kömürcü’yü gece/gündüz tehdit etmeye, taciz etmeye devam etmektedir.

Güler Kömürcü'nün soruşturma konusuyla asla ilgili olmayan özel hayatı, telefon görüşmeleri iddianameden alınıp sürekli medyada haber konusu yapılmıştır, yukarıdaki aynı suçun işlenmesine kaynak, zemin oluşturulmuştur.

İnsanların onur ve gururları ile oynanmasının, özel hayatlarının sergilenmesinin ağır yükü altında bırakılarak hakkında gerçek dışı yapılan haberlerle ağır psikolojik baskılara maruz kalmıştır. Müvekkilin mesleki olarak gazeteci kimliğinin karalanmasını sağlayan, suçlu gibi gösteren davanın iddianamesindeki gerçek dışı iddiaları kaynak göstererek yazılan gazete haberleri dava dosyasına konulmuştur.

TELEFON KONUŞMALARINA KESİLİP – EKLENME YAPILMIŞTIR

 

Yasak yöntemlerle elde edilen telefon kayıtlarından birkaç örnek verilmek gerekirse; Somut bir örnek: tape 1426’da Güler Kömürcü ile Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde MHP Milletvekili olan Tuğrul Türkeş arasında yapılan telefon konuşmasında geçen “diyalog” sözcüğü (bu kelimeden sonra) konuşmanın devamı kesilip tırpanlanıp, sadece diyalog kelimesi cımbızlanıp alınmış ve hemen arkasından da “Mehmet” ve de “KUR” kelimesi yerleştirilmiştir.

 

Böylece telefon konuşmasındaki belirli kelimeler seçilip, cümlenin diğer bölümü yok sayılıp, alınmadığı için de; “Mehmet ile diyalog kur” gibi tamamen gerçek dışı, olmayan, hayali bir cümle yaratılmıştır.

 

Oysa bu telefon konuşmasında cümlenin gerçeği, telefondaki ifadesinde; “Prof. Mehmet Haberal’ın düzenlediği diyalog grubu adı verilen grubun bir toplantısını gazeteci olarak izledim.” diyerek sözlerine devam ediyor. Ama savcılık makamı bu cümlenin tamamı yerine sadece diyalog – Mehmet - Kur kelimelerini cümlelerin arasından cımbızlayınca; görüldüğü üzere tamamen gerçek dışı, olmayan bir hayali cümle iddianamede sunularak Güler Kömürcü’ye örgüt üyeliği suçu yüklenmek istenmektedir.

 

Tape 1423 deki telefon konuşmasında Güler Kömürcü ‘Başka KİM’ diye soruyor ama bu soru BAŞHEKİM olarak değiştirilip iddianameye ilgili telefon konuşmasına yerleştiriliyor.

 

Bu konuşmanın da içinden kelimelerin seçilip, yeniden bir cümle yaratılması, konuşmanın aslının, orijinalinin değiştirilmesi TCK 257 maddesinde belirlenen görevi kötüye kullanma suçunu oluşturur. hukuka aykırı delil yaratmaktır.

BİLİNDİĞİ ÜZERE İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ 6526 SAYILI YASAYI YOK SAYMAKTA, HALEN MAHKEMENİN YASA İLE KALDIRILDIĞINI KABUL ETMEMEKTE, ANAYASA VE HUKUKA AYKIRI OLARAK DOSYAYI ELE ALIP KARAR VEREBİLMEKTEDİR.

 

  1. 1.Güler Kömürcü hakkında mahkumiyetine ilişkin gerekçeli8 ay yazılmamıştır. Kanun ile verilen süreye rağmen de karar yazılmamıştır. Daha sonra gerekçeli karar adı altında bir doküman dosyaya usule açıkça aykırı ve yeni Kanunla konulan süreden sonra konulmuştur.

 

  1. 6526 sayılı Yasa 6.3.2014 tarihli mükerrer resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Buna göre özel yetkili mahkemelerin ve terörle mücadele yasasına göre kurulan mahkemelerin varlıklarına son verilmiştir. Ayrıca, güvenlik tedbirleri ile ilgili kararların, somut delillere dayandırılması ve etkin bir itiraz inceleme sistemi kurulması bir kez daha ortaya konulmuştur.

 

  1. 3.CMK. 232/3 madde ve fıkrası gereğince,”Hükmün gerekçesi, tümüyle tutanağa geçirilmemişse açıklanmasından itibaren en geç on beş gün içine dava dosyasına konulur”denilmektedir.

 

  1. 4.CMK.nun 232/3 MADDESİNE RAĞMEN GEREKÇELİ KARAR ALTI AYI GEÇİRİLMESİNE RAĞMEN BİLİNÇLİ OLARAK YAZILMAYARAK GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMAK SUÇU İŞLENMİŞTİR.

 

  1. 5.Geçen bu süre zarfında sayın mahkeme henüz gerekçeli kararı yazmadığından ve de belirttiği red gerekçesine dayanarak yapılan tüm talepleri göz önüne almamakta ve "itiraz süreleri geçti, kovuşturma aşaması tamamlandı," denilerek hukuka aykırı olarak müvekkilin ve diğer benzer durumdaki sanıkların mağduriyetine sebebiyet vermiştir.

 

  1. 6. neden olduklarından açıkça görevi kötüye kullanma suçunu işlemişlerdir.

 

Müvekkil ve diğer sanıkların hakkında 05.08.2014 tarihinde açıklanan kısa karardan bu yana 6 aydan fazla süre geçmesine rağmen, 15 günde yazılması gereken gerekçeli karar yazılmamış, yasal süre bitiminden 15 gün sonra Mahkeme üyelerinin başka illere tayini gerçekleşip, mahkeme tamamen kapatıldktan sonra UYAP a yüklenmiştir.

 

İlgili mahkemeye yaptığımız itirazlarımız ise red edilmiştir.

 

Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümünün 2014/912 sayılı 06.03.2014 Perşembe Günlü Mehmet İlker BAŞBUĞ Hakkında verdiği kararın dikkate alınması gerekmektedir.

 

Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümünün 2014/912 sayılı 06.03.2014 Perşembe Günlü Mehmet İlker BAŞBUĞ Hakkında verdiği kararında;

  1. A.Başvurucunun,
    1. 1.İlk derece yargılamasında devam eden özgürlükten yoksun bırakılma kapsamındaki şikâyetlerinin “süre aşımı” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
    2. 2.Mahkûmiyet kararının gerekçesinin yasal süre içinde dava dosyasına konulmaması nedeniyle tahliye talebi hakkında karar verilmemesi şikâyetlerinin KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
    3. B.Özgürlükten yoksun bırakmanın hukuki olmadığı iddiasının Mahkemesince etkili bir şekilde incelenmeden reddedilmesi ve mahkûmiyete ilişkin gerekçeli kararın açıklanmamasından dolayı Yargıtay önüne götürülememiş olması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği kapsamında Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasının İHLAL EDİLDİĞİNE,
    4. C.Gereğinin yapılması ve başvurucunun tahliye talebi hakkında karar verilmesi amacıyla karar örneğinin Mahkemesine gönderilmesine,... karar verilmiştir.

Anayasa Mahkemesi'nin kararından da anlaşılacağı üzere; gerek İstanbul 13 ACM.nin gerekse itiraz makamı olan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararları AİHS 5,6,13 ve Anayasamızın 2, 19, 38 maddelerine aykırıdır.

Müvekkil hakkında; yurt dışı çıkış yasağı koyma şartları oluşmadan, yasal gerekçe gösterilmeden, kaçma ve delilleri karartma sebepleri ortaya konulmadan, hiç bir gerekçe göstermeden yurt dışı çıkış yasağı konulmuş, sürdürülmüş ve kaldırılması taleplerimiz de hukuka ve anayasa mahkemesinin yukarıdaki içtihadına aykırı olarak reddedilmiş ve mahkumiyetine ilişkin gerekçeli karar 7 ay yazılmamıştır.

Dava dosyası ile ilgili her ne kadar kovuşturma aşaması tamamlanmış ise de sayın mahkeme kovuşturma aşamasının sona erdiği 05.08.2013 tarihinden sonra ve yasayla tanınan süre de geçip doluncaya kadar gerekçeli kararı yazmamıştır.

CMK. 232/3 madde ve fıkrası gereğince,”Hükmün gerekçesi, tümüyle tutanağa geçirilmemişse açıklanmasından itibaren en geç on beş gün içine dava dosyasına konulur” denilmektedir.

Geçen bu süre zarfında sayın mahkeme henüz gerekçeli kararı yazmadığından ve de belirttiği red gerekçesine dayanarak yapılan tüm talepleri göz önüne almamakta ve "itiraz süreleri geçti, kovuşturma aşaması tamamlandı," denilerek hukuka aykırı olarak müvekkilin ve diğer benzer durumdaki sanıkların mağduriyetine sebebiyet verilmiştir.

Sayın mahkeme heyeti Ceza Usul Yasası 232/3 madde ve fıkrasında belirtilen süre zarfında gerekçeli kararı yazmadığından, müvekkilimizin ve tüm sanıkların mağduriyetlerine neden olduklarından açıkça görevi kötüye kullanma suçunu işlemektedirler.

 

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ’NİN BAĞLAYICI KARARI ŞÖYLEDİR,

 

“GAZETECİLER YAZDIKLARINDAN DOLAYI TERÖR SUÇUYLA YARGILANAMAZ”

 

‘’Türkiye'de kamunun yargıya güveninin azaltılması amacıyla karalama kampanyası uygulamak suçundan yargılandığını hatırlatan AİHM, gazetecilerin bu suçlamadan yargılanamayacağı yorumunu yaptı.’’

 

EMSAL OLUŞTURMASI GEREKEN BU AİHM KARARI aşağıdadır;

 

AİHM'den Nedim Şener ve Ahmet Şık'a tazminat kararı

8 Temmuz 2014 14:00 (Son güncelleme 08 Temmuz 2014 14:04)

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye'nin, şikayet başvurusu haklı bulunan gazeteci Nedim Şener'e 20 bin avro, Ahmet Şık'a ise 10 bin avro maddi tazminat ödemesini kararlaştırdı.

PARİS-ANADOLU AJANSI

 

AİHM'nin gerekçeli kararında, Ergenekon davasında yargılanan iki gazetecinin bir yılı aşan uzun tutukluluk süresinin insan hakları ihlali teşkil ettiğine hükmetti. Mahkeme, Şener'e 20 bin avro, Şık'a 10 bin avro tazminat ödenmesine karar verdi.

 

Şık ve Şener’in, Türkiye'de kamunun yargıya güveninin azaltılması amacıyla karalama kampanyası uygulamak suçundan yargılandığını hatırlatan AİHM, gazetecilerin bu suçlamadan yargılanamayacağı yorumunu yaptı.

 

AİHM kararında, gazetecilerin, yazdıkları kitaplar gerçeği yansıtmasa bile terör örgütüne yardım suçundan yargılanamayacakları bildirildi.

 

Gazetecilere yönelik suçlamalara dayanak olan belge ve bilgisayar kayıtlarının, başka kişilerin evlerine yapılan baskında ele geçirildiğine dikkati çeken AİHM, gazetecilerin ve avukatlarının bu suçlamalara temel olan belgeleri ayrıntılı bir şekilde görmelerine izin verilmemesinin de insan hakları ihlali teşkil ettiği değerlendirmesinde bulundu.

 

Gerekçeli kararında, yeterli delil olmadan uzun süre tutukluluk süresinin kabul edilemez olduğunu belirten AİHM, devlet organlarıyla ilgili incelemeler ve yorum yapan araştırmacı gazetecilerin bu kadar uzun tutuklu kalmasının oto sansüre yol açacağını ve demokratik toplum için gerekli bir uygulama olmadığını ifade etti.

 

AİHM, bu yüzden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ifade özgürlüğüyle ilgili 10. maddesinin de ihlal edildiğine hükmetti.

 

Denilmiştir.

 

 

 

SONUÇ         : Önceki yazılı ve sözlü beyanlarımızı, savunma ve taleplerimizi tekrarla;

 

Müvekkil hakkında haksız açılan dava, yapılan usule aykırı yargılama ve mahkumiyet kararı nedeniyle, yüksek mahkeme tarafından resen bulunacak sebeplerle de mahalli mahkemenin mahkumiyet kararının bozulmasını, beraatına karar verilmesini talep ediyoruz.

 

Özetle aşağıdaki beyan ve taleplerimizi bu bağlamda tekrar ediyoruz.

           

İDDİANAMEDE ve ESAS HAKKINDAKİ MÜTALAADA GÜLER KÖMÜRCÜ İÇİN SADECE TELEFON KONUŞMALARI DELİL OLARAK GÖSTERİLMİŞ BAŞKA SUÇ İÇEREN HİÇ BİR YAZILI BELGE ve delil, tanık ya da gizli tanık beyanı SUNULMAMIŞTIR.

 

MÜVEKKİL HAKKINDAKİ YARGILAMAYA KONU EYLEMLER VE DELİLLERDEN BAŞKA, BİRLEŞEN DAVADAKİ OLAYLAR VEYA DELİLLER İLERİ SÜRÜLEREK MÜVEKKİLİN MAHKUMİYETİ YOLUNA GİDİLMİŞTİR. BU BAŞLI BAŞINA HUKUKA AYKIRIDIR.

 

KALDI Kİ, BİRLEŞEN DAVA DOSYALARINDAKİ BİLGİ, BELGE, SANIK VE TANIK BEYANLARINA KARŞI SORU SORMA, TARTIŞMA, DELİL İLERİ SÜRME HAKKI VERİLMEMİŞ, BU BİLGİ VE BELGELER MÜVEKKİLE OKUNUP DİYECEĞİ SORULMAMIŞTIR.

 

YARGILAMA CEZAEVİ ŞARTLARINDA, İSTANBUL’A 150 KM MESAFEDE SİLİVRİ’DE HEM MÜVEKKİLİN HEM DE AVUKATI OLARAK BİZLERİN AĞIR BİR MADDİ VE MANEVİ BASKI ALTINDA TUTULMASI SURETİYLE YAPILMIŞTIR.

 

Türk Ceza Kanununa ve Yüksek Yargıtay kararlarına göre telefon konuşmaları tek başına delil olarak kabul edilemez olmasına rağmen sadece mesleği gereği ve sosyal içerikli yaptığı telefon konuşmaları delil gösterilmek suretiyle davaya dahil edilerek hakkında şüpheli ve sanık işlemi yapılmıştır.

Hakkında karartılacak hiç bir delil olmadığı, sadece 'yaptığı telefon konuşmalarının delil olarak gösterildiği, dolayısıyla da zaten dava dosyasında mevcut olan telefon konuşmalarını da karartması mümkün olmayacağı açık iken yurtdışı çıkış yasağı KONULMUŞTUR.

 

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi 19. Maddesinde yer alan “Herkesin düşünce ve anlatım özgürlüğüne hakkı vardır. Bu hak düşüncelerinden dolayı rahatsız edilmemek, ülke sınırları söz konusu olmaksızın, bilgi ve düşünceleri her yoldan araştırmak, elde etmek ve yaymak hakkını gerekli kılar.” Hükmü açıkça ihlal edilmiştir. Ayrıca AİHS 9. 10. Maddesi ve AİHS.ne ek Türkiye’nin de taraf olduğu 4 no.lu ek protokolün 2. Maddesinde yer alan düşünce ve ifade özgürlüğü ile serbest dolaşım özgürlüğü haklarına da aykırıdır..

Soruşturma ve kovuşturma aşamasında özel hayatının gizliliği, haberleşme özgürlüğü, adil yargılanma hakları bilinerek ve istenerek ihlal edilmiştir.

 

MÜVEKKİL HAKKINDA GÖSTERİLEN DELİLLER YASAK DELİL KAPSAMINDADIR.

 

Gerek Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 38. maddesi CMK 135. maddesi gereğince ve gerekse dinleme teknik araçlarla izleme yönetmeliklerine göre ve gerekse taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelere göre; yerleşik yüksek mahkeme ve uluslararası mahkeme içtihatları göz önünde tutulduğunda; suç teşkil etmeyen, suça konu olmayan telefon konuşmalarına iddianame ve eklerinde yer verilmesi mümkün değildir. Kaldı ki, izlenen soruşturma yöntemi nedeni ile de zaten bu deliller yasak delil kapsamındadır.

Soruşturma ve delillerin toplanma biçimi AİHS. 8. Maddesindeki özel hayata ve aile hayatına saygı yükümlülüğü ile ilgili düzenlemelerine, T.C. Anayasası’ndaki 20. Maddedeki özel hayatın gizliliği hükümlerine, 22. Maddesinde yer alan haberleşme hürriyeti hükümlerine, 28 ve 29. Maddelerdeki basın hürriyeti hükümlerine de aykırıdır.

 

Dava iddianamesine, yasalar ihlal edilerek yerleştirilen özel hayat kapsamındaki çok sayıdaki telefon konuşmalarımın 'iddianame kaynak gösterilerek' bir kısım medya organında yazılmasına sebebiyet verilerek ve de medya üzerinden peşin olarak GÜLER KÖMÜRCÜ kamuoyu vicdanında suçlu ilan edilip itibar infazına uğratılmasına da zemin hazırlanmıştır.

 

MÜVEKKİLİN ADİL YARGILANMA HAKKI ELİNDEN ALINMIŞTIR.

 

Müvekkil hakkındaki iddianamenin hazırladığı zemin kullanılarak, kaynak göstererek yapılan haberler nedeniyle de yürüyen bir kovuşturmada Mahkeme heyeti üzerinde de baskı oluşturulmasına sebebiyet verilmiş, adil yargılanma hakkı da ihlal edilmiştir.

 

Müvekkil aleyhinde soruşturma başlatılmasını, dinlenmesini ve izlenmesini gerektirir hiçbir suç şüphesi ve iddia, ihbar veya şikayet olmamasına rağmen, hakkında sadece AKP hükümeti aleyhine yasal ve düşünce özgürlüğü çerçevesinde, insan olarak sahibi bulunduğu haklar nedeniyle eleştiri hakkını kullandığı için soruşturma başlatılıp; CMK 135–138 maddelerine aykırı dinleme ve izleme kararları alınarak; dinlenip izlendiği, TCK.nun 132/1,2,3,4 maddelerinde açıklanan haberleşmenin gizliliğini ihlal, 134. maddesinde açıklanan özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarının ve bu suçların nitelikli hali olan kamu görevi nedeniyle işlenmesi yüzünden 137. maddenin ihlal edildiği, haksız, sebepsiz yere soruşturma açılarak savcılık görev yetkileri kötüye kullanıldığından, TCK. 257. maddesindeki suçun işlendiği,

 

Yapılan bu soruşturma işlemlerinde müvekkil aleyhinde hiçbir suç delili bulunmadığı yapılan telefon dinlemelerinde suç ve suç unsuru olmamasına rağmen; özel hayata ilişkin kayıt ve tapelerin imha edilmesi gerekirken, bunlara iddianame ve eklerinde yer verilerek, medyaya sızdırılarak, sızdırılacağını bilerek muhafaza ederek, toplumsal ve siyasal linç girişiminde bulunulduğu, düşünce ve görüşlerini açıklamasının önüne geçilmeye çalışıldığı,

 

Hiçbir suç şüphesi, aleyhe beyan ve delil olmamasına rağmen; GÜLER KÖMÜRCÜ hakkında iddianame tanzim edilip dava açılarak, CMK 170/2 maddesi aykırı olarak terör örgütüne yardım ve yataklık gibi mesnetsiz, delilsiz dava açıldığı, haksız yere mahkeme önüne çıkarılmasına sebebiyet verildiği, adli görev ve yetkiler kötüye kullanılarak kişilik haklarımın rencide edildiği, düşünce ve kanaat özgürlüğünü kullanmamam yönünde yapılan soruşturma ve açılan dava ile baskı yapılması suretiyle; TCK.nun 115/1 ve 119/1-e maddesinde nitelikli hali açıklanan inanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme suçunun işlendiği anlaşılmıştır.

 

Bütün bunlar hukuka kesin aykırılık teşkil eden hallerdir. Anayasa ve yasalarımıza aykırılık teşkil ettiği gibi AİHS.nin 6, 5, 7, 8, 9, 10, 11, 13. maddelerine aykırıdır.

 

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 8. Maddesindeki Özel Hayatın ve Gizliliğin Korunması Hakkı ihlal edilmiştir.

 

Soruşturma kapsamında suça konu olmayan, suç teşkil etmeyen, suça teşvik etmeyen tamamen özel hayatına ilişkin telefon görüşmeleri dinlenmiş ve suç teşkil etmeyen görüşmeleri imha edilmeyerek iddianameye eklenerek herkesin ulaşabileceği bir konuma getirilerek özel hayatın ve gizliliğin korunması hakkı ihlal edilmiştir.

 

Gizli soruşturma dosyasındaki bu bilgiler hem gizli soruşturma sırasında bir kısım medyaya verilerek GÜLER KÖMÜRCÜ hakkında tam bir linç kampanyası yapılmış, topluma suçlu gibi gösterilip takdim edilmiş, toplumda kinle ve nefretle anılması sağlanmıştır. Halen bu kampanya devam etmektedir.

 

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 4. Protokol madde 2 serbest dolaşım hakkı ihlal edilmiştir. Soruşturma kapsamında yurt dışı çıkış yasağı konulmuş, yapılan yargılama sonunda yurtdışı yasağı sürdürülmüştür.

 

Hakkında karartılacak hiç bir delil olmadığını, sadece 'telefon konuşmalarının delil olarak gösterildiğini dolayısıyla da zaten dava dosyasında mevcut olan telefon konuşmalarını da karartması mümkün olmayacağı, mahkeme heyetinin kendisini her çağırdığında, her zaman mahkemede hazır bulunacağını, istenilen her türlü yasal ve de maddi teminatı göstermeye de hazır olduğumu Mahkeme Heyetine yazılı ve sözlü olarak da beyan etmesine, avukatı olarak defalarca tekrar etmemize rağmen, mahkemece de GÜLER KÖMÜRCÜ'nün hakkında yurt dışına kaçacağı yönünde veya yargılamayı sonuçsuz bırakmaya çalışacağı yönünde hiçbir somut olgu, bulgu veya delil ortaya konulmayarak, yeterli ve hukuki gerekçe gösterilmeyerek yurtdışı çıkış yasağı konulmuş ve sürdürülmüştür.

İstanbul 13.Ağır Ceza Mahkemesi 27 Kasım 2008 yılında aldığı ara kararında "Güler Kömürcü’ye ait mahkeme emanetinde ‘sadece cep telefonu cihazı ve telefon sim kartı bulunduğu, bunun haricinde Mahkeme emanetinde Güler Kömürcü’ye ait başkaca hiç bir eşya bulunmadığı"na karar vermiştir.

 

Bu durumda; 5 Ağustos 2013 tarihinde aynı Mahkeme’nin hüküm açıklarken kısa kararında yer alan; ‘ SANIK GÜLER KÖMÜRCÜ Öztürk ile ilgili olarak İstanbul Adli Emanetinin 24.06.2008 tarih ve 2008/503 sayılı emanetin 2. sırasında bulunan 6 nolu 1 adet CD,’’ açıklaması ile Mahkeme önceden verdiği kararın tam anlamı ile zıt bir karar vermiş, olmayan CD nin dosyada muhafazasına karar vermiştir.

 

Bu haliyle mahalli mahkemenin bırakınız milyonlarca sayfayı bulan dosya ve eklerini incelemeyi ve okumayı, kendi verdiği kararları bile okuyup, dikkate almadığını ortaya koymuştur.

 

Zaten ekte sunulan önceki Mahkeme Başkanı Köksal Şengün'ün röportajından da bu husus açıkça anlaşılmaktadır.

 

Müvekkil hakkındaki mahkumiyet kararı, çelişkili ve maddi oluşa, usule ve hukuka da aykırıdır.

 

Bir gazeteci olarak Güler Kömürcü’nün yasak delil kapsamındaki sadece telefon konuşmaları üzerinden yargılanarak, (telefon görüşmelerinde de suçluluğuna dair hiç bir kayıt olmamasına rağmen) terör örgütü üyeliği suçunu işlediğine hükmedilip alt sınırdan ayrılarak teşdiden 7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırıldığı, hakkında hiçbir gerekçe gösterilmeksizin mahkemenin takdiri indirim hakkının lehine uygulanmadığı. Yerel mahkemenin hakkındaki bu kararın hukuki dayanağının olmadığı, yukarıdaki açıkça delillendirdiğimiz üzere Yüksek kurulunuzca verilecek karar ve işlemlerde bu hususun göz önünde tutulmasını talep ederim

Mahkeme heyeti hükmünün açıkladığı kısa kararda daha önce aldığı kendi ara kararını yok sayma çabası ‘hakkımızda telefon haricinde başkaca bir delil bulunmadığı’ gerçekliğini karartmak amacını taşıdığı kanaati hasıl olmuştur.

İlk günden bu ana bildirdiğimiz üzere;

Güler Kömürcü, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 2, 38/6, CMK,nun 206, 217, 230, 289. maddelerine ve Türkiye Yargıtay'ın bu konudaki istikrar kazanmış içtihatlarına göre tek başına delil olarak kabul edilemeyecek ve yasak delil kapsamında olan "sadece" (hakkında bu telefon konuşmaları üzerinden oluşa ve hukuka aykırı olarak, içeriğinde suç ile ilgisi de olmayan telefon irtibatları oluşturmak haricinde başkaca hukuki kanıt, belge, sanık veya tanık ifadesi olmaksızın) gazetecilik mesleği gereği yaptığı telefon konuşmaları delil gösterilerek mahkumiyet kararı kurulmuştur.

Kesin olmasa da verilen mahkumiyet kararıyla, aynı zamanda karara konu soruşturma ve yargılama ile gazetecilik mesleğini yapması engellenmiş, basın özgürlüğü baskı altına alınmış, halkın doğru ve yansız haber alması engellenmiş, ağır bir insan hakkı ihlali ve T.C. Anayasası ihlali yapılmıştır. Bu haksız suçlama, yargılama ve karar nedeniyle ağır maddi - manevi baskılara maruz kalması sürdürülmüştür.

 

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi 19. Maddesinde yer alan “Herkesin düşünce ve anlatım özgürlüğüne hakkı vardır. Bu hak düşüncelerinden dolayı rahatsız edilmemek, ülke sınırları söz konusu olmaksızın, bilgi ve düşünceleri her yoldan araştırmak, elde etmek ve yaymak hakkını gerekli kılar.” Hükmü açıkça ihlal edilmiştir.

Ayrıca AİHS 9. 10. Maddesi ve AİHS.ne ek Türkiye’nin de taraf olduğu 4 no.lu ek protokolün 2. Maddesinde yer alan düşünce ve ifade özgürlüğü ile serbest dolaşım özgürlüğü haklarına da aykırıdır.

Bu konudaki temel insani hakkı elinden alındığı gibi görevi gereği bir gazeteci olarak yazdığı ve şu ana kadar hiçbir yazım nedeniyle hakkında tek bir cezai karar olmamasına rağmen T.C. Anayasası, Ceza Usul Kanunu ve Basın Kanunu ilgili maddeleri de ihlal edilmiştir.

 

Dosya içerisine sunduğumuz dava ile ilgili Anayasa ve AİHM kararları da dikkate alınarak, müvekkilin beraatine, yurt dışı çıkış yasağının ivedilikle kaldırılmasına, mağduriyetinin önlenmesine, soruşturmayı ve kovuşturmayı yürüten ve yukarıda suç işlediğini iddia ettiğimiz, hakim, savcı ve bir kısım kolluk görevlileri hakkında resen suç duyurusunda bulunulmasına,

 

Yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin hazine üzerinde bırakılmasına karar verilmesi, vekaleten saygılarımızla talep olunur.

23.07.2014

 

Güler Kömürcü