Ekonomik risklerin siyasete etkileri ne olur?

Bu makalem 16 Nisan 2008 tarihinde AKŞAM Gazetesinde yayınlanmıştır

Yaşadığımız gezegenin öküzün boynuzları üzerinde durup/durmadığı tartışmalarıyla gündem karıştırma çabaları sürer iken diğer yanda ekonomideki riskli tablo ise birilerince ne kadar saklanmaya çalışılsa da her geçen gün daha da tedirgin edici boyuta ulaşıyor. Küresel ciddi bir krizin kapıda olduğu ve bu büyük buhranın Türkiye'de de sarsıcı mali çöküntülere neden olabileceği haftalardır konuşuluyor. Hiçbirimizin artık bu durumda oturup kalkıp sadece siyaseti konuşma lüksümüz kalmadı.

Sokaktaki vatandaşın kaygısı, vatandaşın gerçekleri ile Ankara'nın siyaset yapıcıları ve bunların gölgesi malum bir kısım medyanın hesapları birbirinden çoook çok farklı.

Özellikle orta direk memur, işçi vatandaşın varolma kavgası, sadece ekonomik gerçekler yani ödeme sorunu yaşadığı kredi kartı borcu, çocuğunun okul masrafı ve de ödeyemediği onlarca faturayla çerçeveli iken malum birilerinin varolma kavgasının ise 'açma-kapatma' ekseninde tıkanmasından egemen millet bıktı efendim, bunaldı, usandııı...

Halının altına süpürülen ekonomik kriz senaryolarını konuşmak vatandaşı çok daha cezbetmeye başladı şimdilerde.. 'Yarın ciddi bir kriz patlar ise döviz ne olur, borçlarımı ödeyemez isem nasıl durumumu kurtaracak çareler üretebilirim?

Daha ne kadar işsiz gezeceğim, kredi borcumu kapatamayacağım ya evime, işime, maaşıma haciz gelirse?!..'

Ve benzeri deriiin !!! sorular bugün sokağın gerçek gündemini oluşturuyor...

Bu arada 'kutuplaşmalarla çıkarılmak istenen laik-antilaik ve de etnik gerginlik zorlamaları' da ikinci sıradan zihinleri rahatsız eder iken bunların ötesindeki tüm malumunuz düzmece haberler, gık diyeni sok çeteye üretimi artık sadece kendini yarı tanrı yarı insan zanneden bir kısım medya ile bir kısım siyasiyi ilgilendiriyor, orta direği değil.

Bir başka dikkat çekici (aslında ürkütücü) vaka da; sokağın bir bölümündekilerin ise mallarına can yongası seviyesinde bağımlılıkla sarılmaya başlaması.

Peki bu ruh hallerindeki insanlar olası bir ekonomik krizde sizce siyasetin vitrinindekilere nasıl tepki verirler?

Özellikle de uzun süredir sıcak para ile hamurlaşmış, malını canının yongası olarak görmeye başlamış olan sosyal refleksleri malumunuz olan kitle, can yongası malının taksidini, kredi kartı borcu ile yaratılmış sahte lüks cennetini kaybetmek üzere olduğunu hissetmeye başladı ise...

Bu kitleye 'haydi bir şey yokmuş oyununa devam edelim' şartlamasını daha ne kadar yapabilirsiniz?

Bizim siyaset yapıcıların 'laylaylooom, varsa yoksa bizim hesaplarımız, cananımız' umursamazlığı, yabancı uzmanları da ciddi ciddi kaygılandırmaya başladı, işte size son bir örnek; Dünyayı saran kriz dalgası bizleri nasıl etkileyecek?

Wall Street Journal'da yayınlanan Türkiye makalesi iç karartıcı.. Uluslararası krizin analiz edildiği bir makalede Türkiye için 'stagflasyonist senaryo' biçildi.

Bu durum hem enflasyonun hem de işsizliğin yükselmesi anlanıma geliyor.

Analizde "zayıf bir para birimi, enerji ithalatını, enflasyonu daha yukarıya çekmeye zorlar, bu da, Türk Merkez Bankası'nı ekonomik büyümenin son altı yılın en düşük düzeyine indiği bir sırada faiz oranlarını yükseltme gibi hiç de hoş olmayan olasılıkla karşı karşıya bırakır' deniliyor."

Uzmanlar bas bas bağırıyor; 'Türkiye'de cari açık gittikçe büyüyor, büyüme yavaşlıyor. Yabancı yatırım durdu. Enflasyon yükseliyor. Bir döviz atağı an meselesi...'

Ve...

Vatandaş da bas bas bağırıyor; 'canımın yongası malım tehlikede, ekonomik gelişmeler ürkütüyor, siyasetten de bıktıııık artıııık...'

Bu arada gölgelerden bir başka çirkin, hain bağırtı geliyor; 'laik-anti laik ve de etnik kavgalara tutuşun da federasyon, parçalanma planlarımız hayat bulsun.'

Önce can mı canan mı?

Mal canın yongası ise canan ne?

Ekonomik risklerin siyasete etkileri ne olabilir?

Kim kırmızı pabuç derdinde?

Ya siz ne diyorsunuz ey her şeyin farkında olan okur?