Paris'te görülmesi gereken 3 özel mekan

Güler KÖMÜRCÜ

10-04-2017

CNNTurk.com

"Utanmasam bilet parası dilenecektim/ Paris diye ölecektim uzaktan/ Notre-Dame’ın çığlıklarını dinliyordum/ Kalbim köpürmüştü; anlıyordum"

Attila İlhan’ı da bir bukle yad ederek güzeller güzeli Paris’in kalbinde 3 özel mekanı ziyaret ediyoruz.. Haydi bize katılın.

1-Saint Sulpice Kilisesi
Da Vinci’nin Şifresi filmiyle bir anda kalabalıkların dikkatini çekmesi, turistler için cazibe merkezi oluvermesi bu muhteşemin yapının derin ruhuna, mimari görkemine ve de içinde taşıdığı kutsal emanetlerine çok haksızlık oluyor...

Saint Sulpice Kilisesi
1870’de tamamlanan Kilisesinin tam ortasından geçen gül çizgisi, 1884 yılına kadar dünyanın başlangıç meridyeni olarak kabul ediliyormuş.Saint Sulpice'de zaman zaman dünyanın önemli orkestraları muhteşem konserler veriyor. Bu yılbaşı gecesi, tam gül çizginin üzerinde, ünlü orkestra şefi Hugues Reiner ve Paris Festival Orkestrası konseriyle 2017 i karşıladık.İsa'nın kefenine ev sahipliği yapıyorVe gelelim Saint Sulpice hakkındaki diğer önemli bilgiye; Hıristiyan alemi için oldukça önemli bir kutsal emaneti var burada, İsa peygamberin kefeni.Kiliseye girişte hemen solda bulunan kefen oldukça ‘gerçekliğine dair’ büyük tartışmalara neden olmuştu. En son bulunduğu Torino’dan Paris’e getirtilen kefenin Saint Sulpice’de muhteşem bir sergi bölümü var. İnanılmaz mistik... Bir saatinizi siz de buraya ayırabilirsiniz.
Saint Sulpice kilisesi 6. Paris'te (Paris’in 6.bölgesinde) Saint German Bulvarı'ndan kolayca ulaşabilirsiniz bu harika yapıya.

2-Park Monceau

Ve 2. mekanımız... Park Monceau.

Parklar şehri de diyebileceğimiz Paris’te küçüklü büyüklü onlarca muhteşem park var. Havanın soğuk vea sıcak olması hiç önemli de değil; Parisliler muhteşem parklarının hakkını veriyorlar, buralara uzun uzun vakit ayırıyorlarPark Monceau 8.bölgede Paris’in ortasında yaklaşık 8 hektarlık bir alana sahip. Parkın 4 ana kapısı var ve bulunduğu semt yüzyıllardır Paris’in bankerleri, üst gelir grubuna mensup ailelere ev sahipliği yapmış, hala da öyle. Park, Fransız Devrimi'ne de şahit olmuş, 1700'lerin ortasından itibaren yaşıyor, egzotik ağaçları, muhteşem çiçekleri, cocuk cıvıltılarıyla umarız çok daha uzun yıllar da yaşar...

3-Le Basile

Ve 3.mekanımız: Cafe Le BasileMahalle kahvelerini severseniz mutlaka gitmeli, 1 kadeh kırmızı şarap içelisiniz..ya da kırmızı fincalarda mis kokulu bir kahve yanına da küçük bir creme brülee, kesinlikle tavsiye edilir.Hem bütçenize göre hem de muhteşem yemekleri var, özellikle öğlen servisi muhteşem.

Akşamları da cıvıl cıvıl, yakındaki üniversiteden gelen öğrencilerle dolup taşıyor.


Sir Mick Jagger 1966 da Paris seyahatınde cafeye gidip imzalı fotosunu da duvara astırmış...

Ki Paris’in meşhur cafelerinde özellikle Grand Bulvar ve Saint Germaines’dekilerde vakit geçirmemiş bir ünlü ressam, yazar, sanatçı yoktur herhalde...

Her ne kadar Türkiye'den giden turistlerin ve de (Amerikalı turistlerin) vazgeçilmez mekanı Cafe Flore da olsa, siz farklı turistik olmayan, şehre ait renkleri taşıyan parisyen bir mekan görmeyi arzu ediyorsanız özellikle Sain Germain'den Montparnasse'a doğru ara sokaklara dalmalısınız ve de Le Marais semtine mutlaka uğrayıp gece-gündüz mutlaka o muhteşem sokakları, barları, kafelerinden dem almalısınız.

En yenisi 100 yıllık olan bu kafelerde gök kubbeye bıraktığınız hoş bir seda da heybenizde anı hediyeniz olarak daima yaşayacak.

Fransızların dediği gibi: C'est la vie...

Hayat bu işte !

link; 

http://www.cnnturk.com/seyahat/dunya/avrupa/pariste-gorulmesi-gereken-ama-turistik-sayilmayan-3-ozel-mekan?page=10